LİDERLİK

Sosyal Girişimcilik: Kavram Tanımı

02 / 06

İlk Adım Olarak Girişimcilik

 

“Sosyal girişimcilik” terimine ilişkin tanımlar, “girişimcilik” kelimesi ile başlamalıdır. “Sosyal” kelimesi, girişimciliği basit bir şekilde değiştirmektedir. Girişimcilik belirgin bir anlama sahip olmadığında bu terimin yerine sosyal kelimesinin kullanılması da pek bir anlam ifade etmeyecektir.

Girişimcilik kelimesi çift yönlü bir anlama sahiptir. Olumlu açıdan bakıldığına fırsatların algılanmasına ve kullanılmasına yönelik özel ve doğuştan gelen bir yeteneği ifade etmekte ve yeryüzünde yeni bir şey belirleme veya yaratma kararlılığı ile sıra dışı düşünme becerilerini bir araya getirmektedir. Olumsuz açıdan bakıldığında ise girişimcilik, gerçekleşmiş faaliyetlere atıfta bulunan bir terimdir, çünkü girişimsel faaliyetler, gerçek etkilerinin ortaya çıkması için biraz zaman geçmesini gerektirmektedir.

İlginçtir ki, bir girişimcinin tüm niteliklerini -söz gelişi fırsatları algılama, sıra dışı düşünme ve kararlılık- haiz olan fakat girişiminde başarısız olan bir kişiyi girişimci olarak adlandırmıyoruz; aksine bu durumu ticari başarısızlık olarak görüyoruz. Red Hat Software bünyesinde görevli Bob Young gibi biri bile yalnızca ilk başarısından sonra “seri girişimci” şeklinde adlandırılmayı başarmış ve tüm eski başarısızlıkları, yalnızca ilk başarısına ulaştıktan sonra seri bir girişimcinin sarf ettiği eforlar olarak görülmüştür. Gerçekleşmiş tanımlara yönelik sorun, bu olguların eksik tanımlanma eğiliminde olmasıdır. Kanıtlanmamış bir durumu kabullenmek çok daha zordur. Bir girişimci, ödün vermeksizin bu hususta aday olabilir; ancak kendisini girişimci olarak ilan eden biri, yatırımcıları bahis yapmaya ikna etmekte zorlanacaktır. Anılan yatırımcılar, girişimci adaylarının güvenilirliğini ve ileriye dönük girişimlerin olası etkisini değerlendirirken daha fazla risk almaya istekli olmalıdırlar.

Bu hususlar ışığında dahi girişimciliği sosyal girişimcilik terimi ile ifade etmenin, girişimcilik kelimesi ile aslında neyi kastettiğimizin kabul edilmesini gerektirdiğine inanıyoruz. Girişimcilik yalnızca fırsatlara karşı tetikte olmak mıdır? Yoksa yaratıcılık mı? Peki ya kararlılık? Bunların ve diğer davranışsal özelliklerin hikayenin bir parçası olmasına ve yatırımcı adayları hakkında önemli ipuçları vermesine rağmen hikayenin tamamını teşkil etmemektedir. Bu tür tanımlayıcılar, aynı zamanda kaşifleri, sanatçıları, üst düzey yetkilileri ve diğer toplumsal aktörleri tanımlamak için kullanılmaktadır.

Birçok girişimcilik öğrencisi gibi biz de 19. yüzyılın başlarında girişimciyi “ekonomik kaynakları verimliliği düşük yerlerden alıp verimliliği ve kazancı yüksek yerlere aktaran kişi” olarak tanımlayan ve böylelikle değer yaratma kavramını da içermek amacıyla “üstlenen kişi” ifadesi ile Fransızcadan yapılan tercümenin edebi anlamını genişleten Fransız ekonomist Jean-Baptiste Say ile başlıyoruz.1

Bir yüzyıl sonra yazan Avusturyalı Ekonomist Joseph Schumpeter, temel değer yaratma kavramını genişletmiş ve girişimcilik hakkında tartışmaya açık bir biçimde en etkileyici fikre katkıda bulunmuştur. Schumpeter, girişimcide ekonomik gelişme sağlamak için gerekli olan ve olmaması durumunda ekonomileri durağan, yapısal açıdan pasif ve çökmeye mahkum kılan gücün mevcut olması gerektiğini dile getirmiştir. Schumpeter, bir malzeme, ürün, hizmet ya da iş bakımından ticari bir fırsatı tespit eden ve bu fırsatı kullanmak için gerekli girişimlerde bulunabilen kişiler için bu bağlamda girişimsel ruhunu yansıtan Unternehmer terimini kullanmıştır. Schumpeter’a göre başarılı girişimcilik, zincirleme reaksiyon oluşturur ve diğer girişimcileri bu zinciri tekrarlamaya ve sonuç olarak yeni bir girişimin ve bağlantılı tüm girişimlerin mevcut ürün, hizmet ve iş modellerini hükümsüz kıldığı “yaratıcı yıkım” noktasında yeniliği benimsemeye teşvik eder.2

Karakterleri destansı terimlerle betimlemesine rağmen Schumpeter’ın analizi, girişimciliği bir sisteme oturtmakta ve girişimcinin görevine hem yıkıcı hem de yapıcı nitelikte çelişkili bir anlam atfetmektedir. Schumpeter, girişimciyi daha büyük bir ekonomi kapsamındaki değişim noktası olarak görmektedir. Öte yandan Peter Drucker, girişimcileri değişimin olmazsa olmaz unsurları olarak kabul etmemekte; fakat değişimin marifetli ve sadık birer çıkış noktası olarak addetmektedir. Drucker’a göre “girişimci, daime bir değişim arayışındadır, değişime yanıt verir ve bunu bir fırsata çevirir”3. Bu alıntı, tetikte olmayı” bir girişimcinin en kritik yeteneği” olarak tanımlayan Israel Kirzner tarafından benimsenmiştir.4

Girişimcileri devrim niteliğinde birer yenilikçi veya eski kaşif olarak kabul etmelerine bakılmaksızın kuramcılar, girişimciliği evrensel çapta fırsat ile ilişkilendirmişlerdir. Girişimcilerin yeni fırsatları algılama ve yakalama konusunda üstün bir yeteneğe, ikna olmalarına yönelik bağlılığa ve motivasyona ve sürecin içerdiği riskleri almaya yönelik güçlü bir isteğe sahip olduklarına inanılmaktadır.

Bu teorik temelden yola çıkarak girişimciliğin, bir fırsatın saptandığı bağlamın, fırsatı saptamak ve yakalamak için gerekli olan bir takım kişisel özelliklerin ve belirli bir sonuca ulaşılmasının kombinasyonunu tanımladığına inanıyoruz.

Girişimcilik tanımımızı gözden geçirmek ve örneklendirmek için birkaç modern Amerikan girişimcisi (veya girişimci çiftler) yakından incelenecektir: Apple Computer’dan Steve Jobs ve Steve Wozniak, eBay’dan Pierre Omidyar ve Jeff Skoll, Snugli’den Ann ve Mike Moore ve FedEx’ten Fred Smith.

02 / 06