Kanıtlanmış çözümler neden ölçeklenemiyor ?

Rekor değerlere ulaşan sıcaklıklar ve kasırgalar. Gidecek yeri olmayan mülteciler. Dünyanın en zengin ülkelerinden bazılarında artan gelir eşitsizliği. Bu muazzam sorunların kökeninde çok sayıda aktörden kitlesel, koordineli eylem talep eden bir nedenler karmaşası var ve bu sorunların çözümünde geniş ölçekli sosyal inovasyonlara ihtiyaç var.

Günümüzün sosyal meselelerinin kaçınılmazlığı ve yoğunluğu dikkate alındığında, fon sağlayıcılar hızlıca uygulanabilen ve (şirketleri) büyütebilen, kanıtlanmış çözümleri keşfetmeye istekliler. Çağımızın teknolojik araçlarından ve hızlandırılmış programlarından ilham alan birçok fon sağlayıcı, sosyal inovasyonun Airbnb’sini veya Facebook’unu arıyor. Ne yazık ki, fon sağlayıcıların beklentileri ile inovasyon ve değişim yaratanların her gün karşılaştığı gerçeklik arasında büyük bir uçurum var. Facebook gibi bir şirketteki kaynaklar, ekosistemler ve büyüme beklentileri mikrofinans ve emisyon ticareti gibi sosyal inovasyonlar üzerinde çalışanlar için mevcut olanlardan son derece farklı. (Mikrofinans ve emisyon ticaretinin nasıl ölçeklendirildiğine dair daha fazla analiz için bu iki vaka çalışmasını inceleyin.)

Amacımız, sosyal inovasyonların etki ölçeklerini büyütmesini sağlayan modelleri anlamaktı. Son 10 yılda, Standford Üniversitesi Sosyal İnovasyon Merkezi’nin, sosyal inovasyonu küresel ölçekte ilerletmek üzere kurulan Avrupa Birliği merkezli girişim SI-Drive’ın, dünya genelindeki fon sağlayıcılar ve değişim yaratanlarla çalışan bir filantropi (bağışçı) partneri ve kâr amacı gütmeyen bir hızlandırıcı olan Tides’ın araştırmalarından ve uygulamalarından faydalandık.

Statükoyu bireysel kazançlardan ziyade toplumun yararına değiştiren on sosyal inovasyonun ortaya çıkışını ve büyümesini inceledik. (Sosyal inovasyon için kullandığımız tanım bir sosyal soruna mevcut çözümlerden daha etkili, verimli veya sürdürülebilir bir şekilde karşılık veren ve öncelikle oluşturulan değeri kişilere özel olarak değil de bir bütün olarak topluma paylaştıran yeni bir çözüm şeklindedir.)

Her inovasyon giderek daha fazla insana ulaşmak ve yeni coğrafyalara doğru genişlemek için farklı bir yol izler. Her inovasyonun ivme kazandıkça karşılaştığı zorlukları ve dönüm noktalarını inceledik, büyümelerinin önünde duran üç engel belirledik. Bu engellerin, bir sosyal inovasyonun evrimi sırasındaki pilot aşama ile ölçeklendirme aşaması arasında en büyük zorluklara neden olduğunu ve kanıtlanmış fikirlerin kendi etkilerini en üst seviyeye çıkarmadan önce saplandığı “durgunluk darboğazı” olarak adlandırdığımız şeyi oluşturduğunu gördük.

Bu makale, kanıtlanmış sosyal inovasyonların azami etkiye ulaşmasının önündeki engellerin üstesinden gelmek için yapılacak daha derin analizler, benimsenecek anlayışlar ve eylemler için bir çağrı niteliği taşıyor. Evrensel bir formüle ve tüm cevaplara sahip olmamamıza rağmen, bir alan olarak her zamankinden daha fazla bilgi sahibiyiz. Çalışmalarımıza etki edecek daha fazla veriye, daha derin içgörülere ve daha zengin vaka çalışmalarına sahibiz. Bu alan, neyin işe yarayıp neyin yaramadığını fark eden ve öğrenimlerini paylaşan sürekli genişleyen bir değişim yaratanlar, fon sağlayanlar ve partnerler çemberi şeklinde büyümeye devam ediyor.

Durgunluk darboğazını bu alandaki ihtiyaçları anlamak adına bir çerçeve olarak sunarak, gelecek vaat eden çözümleri öne çıkararak ve sonraki adımları belirleyen tamamlayıcı araştırmalar aracılığıyla daha adil, daha sürdürülebilir, daha müreffeh bir dünyaya doğru ilerleme konusundaki arayışlara odaklanan fon sağlayıcıların sahadaki tecrübelerini teşvik etmeyi ümit ediyoruz.

Ölçeklendirme derken neyi kastediyoruz?

Evrensel bir ölçeklendirme tanımı yok. Duke Üniversitesi Sosyal Girişimciliği Geliştirme Merkezi, “sosyal inovasyonların, etkileri ihtiyaç düzeyiyle eşleştiğinde büyüdüğü zaman ölçeklendiğini” öngörüyor. The Bridgespan Group’un yöneticisi ve kurucu ortağı Jeffrey Bradach ise ölçeklendirmeye dair alternatif bir bakış açısı sunuyor: “Kuruluşun büyüklüğünde sadece 2X değişiklik yaparak, nasıl 100X etki elde edilebilir?”

Tasarım gereği, araştırmamızda kesin bir ölçeklendirme tanımı yapmadık; son 30 yılda elde edilen geniş çaplı etkiyi yaratan birbirinden farklı sosyal inovasyonlar için önemli olan etkenleri araştırmayı hedefledik. Çünkü, etkiyi ölçeklendirmek farklı inovasyonlar için farklı görünebilir.

Geoffrey Mulgan, sosyal inovasyonların etki ölçeklerini büyüttükçe izledikleri özgün ve farklı yolları anlamak için değerli bir araç oluşturmuştu. Mulgan, aşağıda özetlediğimiz, büyümeye giden 5 yolu belirlemişti: Fikir savunuculuğu, iletişim ağları, programlar, franchising ve doğrudan denetim.

Araştırmamız, derinlikli ve sürdürülebilir etki elde etmek için bir sosyal inovasyonu ölçeklendirmenin çoğu zaman ivme, destek ve yaygın olarak benimsenmesini sağlamak için uzun süre yukarıda listelenen stratejilerin bir karışımının dikkatlice uygulanmasını gerektirdiğini gösteriyor.

Sorunu belirleme aşamasından sonra vardığımız çözümü ölçeklendirmeye geçmeyi “inovasyon sürekliliği” olarak adlandırıyoruz. Bu model, bir sosyal inovasyonun yörüngesinde çeşitli noktalardaki en kritik ihtiyaçları, fırsatları ve stratejileri tanımlamamıza yardımcı oluyor.

İnovasyon sürekliliğini incelediğimiz vakalara uygulayınca, sosyal inovasyonları genellikle yayılmadan ve büyümeden önce durgunluk darboğazına hapseden engelleri belirledik.

Özellikle üç engel sosyal inovasyonların en geniş etkiye ulaşmasının önüne sürekli olarak set çekiyor: Büyüme için yetersiz kalan finansman, sosyal inovasyon ekosisteminin parçalı yapısı ve yetenek açığı. Yaygın bir etki elde etmek için kendini kanıtlanmış sosyal inovasyonları teşvik etmek konusunda kararlıysak, bu engellerin her birinin üstesinden gelecek çözümler bulmalıyız. Sıraladığımız üç engelin her biri sırasıyla makalenin devamında daha ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz noktaları oluşturacak.

  1. Yetersiz Finansman

Çalışmalarının etkisini büyütmek ve gereken kaynakları seferber etmek isteyen sosyal girişimcilerin önünde dolambaçlı ve genelde pek de güvenilir olmayan bir süreç vardır. Mulgan’ın tipolojisindeki ölçeklendirme stratejilerinden bazıları sermayeye daha çok yoğunlaşırken, geri kalanlar daha az yoğunlaşır. Bununla birlikte, sosyal etkiyi ölçeklendirmek için ele alınan savunuculuk ve iletişim ağı kurma yaklaşımları da bir kaynağa ihtiyaç duyar. Başarı için kritik öneme sahip ilişkileri ve karmaşık karşılıklı bağımlılıkları yönlendirmek zaman, finansman ve uzmanlık gerektirir. Bazı girişimler büyüme için finansman sağlayan kazanılmış gelir akışlarından yararlanabilir; ancak sosyal inovasyon alanında özellikle piyasaların ihtiyaçları karşılayamadığı durumlarda ya da alım gücü olmayan insanlara hizmet eden inovasyonlar için gelir kazanımı garanti edilemez. Bu nedenle, girişimin hukuki yapısına ve finansal beklentilerine bağlı olarak etkiyi ölçeklendirmek için ister bağışçılardan ister yatırımcılardan olsun, genellikle bir dış finansmana ihtiyaç duyulur.

Kâr amaçlı girişimcilikte de benzer bir mücadele söz konusudur. “Ölüm vadisi” olarak da adlandırılan aşama, bir startup şirketin ilk finansmanı ile gelir elde etmeye başlaması arasındaki süreyi ifade eder. Ölüm vadisindeki firma nakit akışı gereksinimlerini karşılayamaz durumdadır, çaresiz kalmıştır ve tam potansiyeline henüz ulaşamadan başarısız olma olasılığı yükselmiştir. Kâr amaçlı ekosistem, kötü fikirleri erkenden öldürür, dolayısıyla çoğu şirket ölüm vadisini aşamaz. Ölüm vadisi geçildikten sonra da ancak büyüme anlamında yüksek kâr potansiyeli sağlayan şirketler kendilerine imkân tanıyan çeşitli sermaye kaynakları aracılığıyla gelişmiş düzeydeki finansmanlara erişebilirler.

Sosyal inovasyonlar için finansmanın ilerleyişi büyük ölçüde daha farklıdır. Ara finansman ve büyüme sermayesi bulmak zordur, kanıtlanmış çözümler kaynakların azlığından dolayı genellikle tam potansiyellerine ulaşma fırsatına sahip olmadan önce duraklamaya girer. Sosyal inovasyonların durgunluk darboğazının üstesinden gelmeleri için özel sektördeki büyümeyi besleyen benzer büyüklükteki bir sermayeye ve ikmaline ihtiyaçları vardır.

Sosyal inovasyonlara fon sağlayanlar genellikle inovasyon sürekliliğinde fikir üretimi ile prototiplemenin ele alındığı ilk aşamalara büyük ilgi duyar. Bu nedenle, inovasyon sürecinde bu aşamaları desteklemek için sayısız inkübatör ve hızlandırıcı ortaya çıkmıştır. Ancak ölçeklendirmeye hazırlanma aşamasında da teknolojiyi yükseltmek, üst düzeydeki yetenekleri işe almak, altyapıyı iyileştirmek için yatırımlara ihtiyaç duyulmasının ardından kurumsal maliyetler artış gösterir ve esasen kritik olan bu yatırımlar nadir olarak anında sonuç verir. Hemen sonuç alamamak fon sağlayıcılar açısından pek de cazip olmayabilir.

Etki yatırımının gelecek vaat eden bir şekilde ortaya çıkışına karşın, yine etki yatırımına ilişkin piyasa oranlı finansal getirilere dönük vaatler geleneksel endüstrilerle nadiren rekabet edebilir durumdadır, bundan ötürü piyasa gücü anaakım sermayeyi sosyal inovasyonlara doğru yönlendiremez. Çoğunlukla yatırım sermayesinin kısa vadeli kâr teşvikleri aldığını göz önünde tutarsak, birçok sosyal inovasyonun bağış desteğine ihtiyaç duyduğunu görebiliriz.

Ancak, hayırsever (bağışçı) finansörler de beklentilerini sosyal inovasyonun uzun vadede sonuç veren doğasıyla uyumlu hâle getirmekte zorlanırlar. Sosyal inovasyonların muazzam engellerle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Etki arayışında inişler, çıkışlar ve sapmalarla karşılaşmak her zaman beklenti dahilindedir. Yine de fon sağlayıcıların, uzun vadeli (5 ila 20 yıllık) taahhütlerde bulunmaları ve desteklerini zaman içinde sürdürmeleri son derece nadir görülür. Pek çok bağışçı, özellikle yeni olanlar, özel sektörde başarılı kariyerlere sahip olmuş kişilerdir, sorunlu ekonomilerde marjinalleşmiş insanlarla veya piyasa güçlerinin istenen davranışları yönlendirmeye yardımcı olmaktan ziyade engellediği meseleler üzerinde çalışırken gerçekçi olmayan pazar odaklı verimlilik beklentileri taşırlar.

Ölçeklerini büyütmeleri için sosyal inovasyonların finansmanını sağlamak nihai hedefe ilişkin sarsılmaz bir bağlılık, büyük bir sabır ve esneklik gerektirir. Sosyal inovasyonları ölçeklendirmek adına finansal ortamı güçlendirmek için finansman sağlayıcılar aşağıdaki dört şeyi yapmayı düşünmelidir:

  • Büyümeyi ve yayılmayı desteklemek için finansman miktarlarını artırın. Çoğu yatırım ve hibe 50.000 ila 500.000 dolar arasında değişir; ancak altyapı oluşturmak, ekipleri işe almak, bir modelin benzerini yapmak veya karmaşık işbirlikleri geliştirmek çok daha fazla yatırım gerektirir. Ortaya çıkan yeni finansman yaklaşımlarının umut vaat ettiğini görüyoruz. Bazı hükümetler, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı Skoll İnovasyon Yatırım Birliği (USAID Skoll Innovation Investment Alliance) ve Avrupa Birliği Ufuk 2020 (EU Horizon 2020) gibi girişimler aracılığıyla toplumsal değişime yatırım yapıyor. Bill ve Melinda Gates Vakfı ve MacArthur Vakfı’nın 100veDeğişim (100&Change) girişiminde görüldüğü üzere özel vakıflar etki ölçeklendirmeye odaklanan büyük yatırımlar sağlıyor. Blue Meridian Partners ve Co-Impact’in bağışçılar topluluğu gibi finansman işbirlikçileri, sosyal inovasyonları ölçeklendirmek için yeni ve artırılmış kaynaklar getiriyor. Daha cesur hamlelere ve büyük paralara ihtiyaç olduğu açık.
  • Sadece bir fon sağlayıcı olarak değil, bir ortak olarak hareket edin. Kâr amacı gütmeyen sektörde, finansman genellikle bir ila üç yıl arasında, bazen beş yıl boyunca, nadiren de daha uzun süreli olarak sağlanır. Gerçek şu ki, sosyal inovasyonların iyileştirilmesi, ilgi çekmesi ve büyümesi onlarca yıl alır. Fon sağlayıcılar, önemli buldukları konulara sarsılmaz bir bağlılık geliştirmek için daha derine inmelidir. Sonuçlar elde etmek için sadece bir finansman işlemi gibi görülen geleneksel bir fon sağlayıcı-alıcı ilişkisinden ziyade, finansörler ve yenilikçiler birlikte bir etki hedefi belirlemeli ve zorlu meseleleri çözmek için uzun vadeli ortaklıklar kurmayı taahhüt etmelidir. Zamanla, finansman ilişkileri karşılıklı öğrenme, destek, adaptasyon ve sürekli etki arayışı yoluyla gelişerek derinleşmelidir.
  • Genel giderler için fon sağlayın. Birkaç yıl önce, genel giderlerin kabarık olması durumu etkisiz organizasyonel yönetimle ilişkilendirildi ve genel gider oranları organizasyonel verimliliği ölçmek için kestirme bir gösterge olarak kullanıldı. Bu bir yanılgıdır. Rekabet gücü yüksek çalışanlar, etkili yönetim sistemleri ve güçlü altyapılar genellikle etkiyle karşılıklı bir ilişki halindedir. Örneğin, öncü teknolojilere sahip kuruluşlar bir teknolojiden sorumlu yöneticiye (CTO) ya da belirgin bir ölçeğe sahip kuruluşlar uygun bir finansal vizyon ve gözetim sağlamak için bir mali işler başkanına (CFO) ihtiyaç duyar. Sağlıklı bir nakit rezervi, büyümedeki krizler ile atılımlar boyunca faaliyetleri sürdürmek ve istikrarı sağlamak için önem teşkil etmektedir, ancak çoğu fon sağlayıcı bir rezerve doğrudan katkıda bulunmak istemez. Verimlilik arayışı içine girip, finansman sağladığımız organizasyonların açlık çekmesini veya “açlık döngüsü” olarak adlandırılan duruma neden olan kısıtlı program niteliğindeki kullanımlar için tüm finansmanın bağlanmasını önlemeliyiz. Kurumlar, tüm finansmanın bu şekilde bağlanması yerine genel destek yoluyla oluşumlar ile fikirlere uzun vadede yatırım yapar ve etkinin tam maliyetini öderse, kâr amacı gütmeyen kuruluşları daha fazla etki ve büyüme için konumlandırabilir ve durgunluk darboğazını geçme olasılığını artırabilirler.
  • Kimin ne kadar finanse edileceğine karar verirken bilinçli riskler alın. Kanıtlanmış sosyal inovasyonlar (ve onları ilerleten organizasyonlar ve insanlar) büyüme fırsatı yakaladığı anda, riskler önemli ölçüde yükselir. Küçük hibeler ve azar azar kazanılan gelir, ölçeklendirme stratejilerinin çoğunu beslemek için yeterli değildir. Bununla birlikte hem finansal hem de itibar sermayesi ile artan yatırımlar için üstelemek, özellikle büyük bir kazanç elde etmek için bazı kayıplara dair beklenti normları geliştirmemiş bir ekosistemde (kâr amaçlı ekosistemlerde olduğu gibi) riskli olabilir. Vakıflar bir yol ayrımıyla karşı karşıyadır, sağlamcı davrananlar aşamalı olarak yol kat eden ancak nadiren önemli ilerlemeler getiren daha küçük, erken aşama ya da destekleyici hibelerle işlerine olduğu gibi devam edeceklerdir. Cesur hamle, statükoyu değiştiren fırsatları yakalamak ve etki de fırsatı gerektirdiği anda büyük yatırımlar aracılığıyla büyük oynamak olacaktır.

Bu finansman seviyesinin önündeki engelleri anlamak, büyüme sermayesini başarıyla seferber eden sosyal inovasyonlardan ders almak ve ileri görüşlü fon sağlayıcıların liderliğini takdir etmek kanıtlanmış inovasyonların etkilerinin ölçeklendirilmesi için kaynakların konuşlanmasına yardım edecektir. Parçalı ekosistemler ve sektördeki yetenek açığı nedeniyle daha da derinleşen durgunluk darboğazının birincil nedeni büyümeye ayrılmış finansman eksikliğidir.

  1. Parçalı bir ekosistem

İzole bir şekilde çalışan ya da muhalif bir tutuma saplanıp kalan herhangi bir sektör, önemli ilerlemeler sunan bir büyüme ölçeğine kendi başına ulaşamaz. Buna karşılık özel sektör, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve kamu kurumlarından çeşitli aktörlerle beraber eşgüdümlü bir şekilde hareket etmeye odaklanmak kritik önem taşır. Örneğin mikrofinans çerçevesinde inovasyon, hükümetin ve iş dünyasının ilgisini Grameen Bank gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlar daha önce bankalarla çalışmayan kişilere finansal hizmetler sağlamada başarılı olunca çekmeye başlamıştır.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşların kavram kanıtı oluşturmadaki öncü rolünün ardından ticari bankalar kârlılık için karşılaştıkları baskıdan kaynaklanan karmaşık sosyal çıktılarla pazara girdiler. Mikrofinans endüstrisi olgunlaştıkça, hükümetler şeffaflığı, pazara girişi ve rekabeti teşvik eden yasal ve düzenleyici ortamı oluşturdu. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, özel sektör ve kamu sektörleri arasındaki kümülatif çabalar ve ilişkiler bugün bildiğimiz haliyle mikrofinansın ölçeklendirmesi için kritik öneme sahipti. Bu çabalar ve ilişkiler gelecekte daha iyi toplumsal sonuçlar için gerekli yaklaşımı iyileştirmeye devam edecek.

Ne yazık ki, çok sektörlü işbirliğinin karmaşık yapısı ve bu tür işbirliklerinin sosyal inovasyonların ölçeklendirilmesinde genellikle kritik olduğu gerçeği, birçok sosyal inovasyonun yaygın etkiye ulaşmasında engel teşkil ediyor. Konu ne olursa olsun (örneğin sağlık, çevre veya eğitim) çok sektörlü bir yaklaşım kullanıldığı zaman ekosistem karmaşası çoğalıyor. Her sektörün kendine ait kaynakları, kuralları, teşvikleri, bilgileri ve ağları vardır. Karşılıklı farkındalık düşüktür ve anlamlı koordinasyon da nadirdir. Mevcut teşvikler işbirliğini sağlamaz ve az sayıda kuruluş sosyal inovasyonlara geniş bir ölçekte etki etmek anlamında bu üç sektörden gelen çabaları, kaynakları ve faaliyetleri bir araya getirmek için konumlandırılmıştır.

Sektörlerarası işbirliği fırsatlarını güçlendirmek ve sosyal inovasyonları ölçeklendirmek için katalizör işlevi gören bir ekosistem oluşturmak adına sosyal girişimciler aşağıdaki üç şeyi yapmayı düşünmelidir:

  • Her üç sektörde de ilişkiler kurun. Çözüm üretme fırsatları, geleneksel siloların yıkıldığı, içgörülerin paylaşıldığı ve inovasyonun tetiklendiği sektörler arasındaki örtüşme marjları boyunca sıklıkla ortaya çıkar. Örneğin Sürdürülebilir Koruma ve Çevre Savunma Fonu (Sustainable Conservation and Environmental Defense Fund) gibi kâr amacı gütmeyen çevre kuruluşları, sektör temsilcilerinin ihtiyaçlarını anlayarak çığır açan çevre düzenlemelerine ulaşmıştır. Kâr amacı gütmeyen liderlerin kurumsal çıkarlar veya devlet kurumlarıyla ilişkilenmeye çalışması alışılmadık bir durum değil, ancak bunu başarıyla yapmak zor olduğu için nadiren görülür. Sektörlerarası polinasyon etkisini artırmak için, fon sağlayıcıların aynı zamanda ihtimal dışı ortaklarla ilişkilenmesi ve hem hükümet hem de özel sektörü dahil etmek üzere aktif bir biçimde farklı bakış açıları aramaları gerekir. Sadece kurumsal ortaklıklara veya hükümet ilişkilerine odaklanmış anlamda yürütücü bir pozisyona sahip olan bir kuruluş yok, ancak bağışçı liderler stratejik otonomi ile finansal bağımsızlığa sahiplerdir ve bu bağımsızlık temeldeki değişimi yönlendirmek için yenilikçi yollar aracılığıyla seferber edilebilir.
  • Sektörlerarası akıcılığı geliştirmek için “köprü kuranlara” desteği artırın. Sosyal inovasyondaki kariyer yolları doğrusal, tek bir şirkete veya sektöre bağlı değildir. Yüksek etkiye sahip liderler ve personel genellikle kariyerleri boyunca seri sektör değişiklikleri yaparak çalışırlar; böylece hem yapılar içindeki hem de sivil toplum, özel sektör ve kamu sektöründeki aktörlerle etkin bir biçimde çalışmaya uygun deneyimleri ve esnekliği kazanırlar. Gelecekteki kuruluşları bu çalışma şekli için hazırlamak, geleneksel akademik ve lisansüstü eğitim yönelimlerinin ötesine geçmemizi gerektirir. Çoğu sosyal inovasyon programı ve hızlandırıcı, erken aşamadaki startup’ları işletmek doğrultusunda liderler geliştirmeye odaklanır. İnovasyonları ölçeklendirmek için liderlerin ve kuruluşların “köprüleme” kapasitelerini geliştirmelerine yönelik yeni programlar tasarlamalıyız. Daha fazla kişi ve kurum bu tür deneyimler geliştirdikçe, farklı sistemleri bir araya getirebilir ve sosyal inovasyonları ölçeklendiren öncü işbirliklerine liderlik edebilir.
  • Fon ortaklıkları ve işbirlikleri. İşbirliği tesadüfen gerçekleşmez. Ortak bir hedefe hizmet etmek için tekil çabaları bir araya getirmek zaman, kaynak ve uzmanlık gerektirir. Finansörler, zaman içinde başarılı bir işbirliğini sağlayan iş kapsamını desteklemek için burada kritik role sahiptir. İhtimal dahilinde olmayan ortaklarla işbirliği yapmak isteyen kuruluşlarda, tüm ekiplerin sektörler arasında çalışacak zihniyete, vizyona ve becerilere sahip olması gerekir. İşin kendisi ve çalışanlar işbirliklerinin etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması, nihai hedefler çerçevesinde bir uyum oluşturulması, yeni fikirlerin ortaya çıkışının sağlanarak bunlara dair stratejiler geliştirilmesi, kısa vadeli taktiklerin karşılıklı olarak belirlenmesi ve uygulamaya ilişkin karmaşık süreçlerin takibi için bir destek ihtiyacı içerisindedir.

Her bir sektör içinde sistemi idame ettirenler, bu sektörlerin sınırları içindeki beklentiler ve fırsatlar ortasında çalışan insanlardır. Durgunluk darboğazını aşmak için, zorlukların üstesinden gelebilecek insanları nasıl geliştirdiğimize dair farklı düşünmeliyiz.

  1. Yetenek Açığı

Hızla değişen dünyada, sosyal inovasyonları yönlendirmek için kuruluşların etkili ekipler tarafından desteklenen yetenekli liderlere ihtiyacı vardır. Yetersiz finansman ve parçalı haldeki ekosistem, geniş çaptaki sosyal etkiye doğru giden bu uzun yolculuk boyunca sosyal inovasyonlara yol gösterecek işinin ehli kişilere ihtiyaç duymaktadır. Ne yazık ki, bu karmaşanın üstesinden gelecek insanları cezbetmek ve onları elde tutabilmek son derece zordur.

Bir girişimin başlangıcında gereken liderlik becerileri, durgunluk darboğazını aşmak için gerekenlerden çok farklıdır. Kişisel karizma ve beceriklilik, bir girişimciye fikir oluşturma ve pilot aşamalarında uygun bir şekilde hizmet eder; ancak bir inovasyon olgunlaştıkça güçlü bir ekip oluşturmak, genişleyen bir yönetim kurulunu idare ederek başarılı ortaklıklara aracılık etmek ve bunları sürdürmek daha özel vasıflar gerektirir. Sistemsel düşünce inovasyon geliştikçe savunuculuk ve politika alanında uzmanlık ve eyleme ihtiyaç duyar. Ayrıca organizasyon ölçeklendiği sürece insan kaynakları, tedarik zincirleri ve altyapı anlamındaki operasyonel karmaşa da artar. Bu da karmaşık ekosistemlerde çalışmayı başaran, ciddi anlamda fonksiyonel ve teknik uzmanlığa sahip bir yönetim ekibi ve personel gerektirir.

  • Sosyal inovasyonları ölçeklendirmeye hazır liderler ve sosyal inovasyonla ilgili kuruluşlar, yönetim ile çalışanlar arasındaki bağlantıları güçlendirmek için aşağıdaki üç şeyi yapmayı düşünmelidir:

    Yalnızca icra kurulu başkanlarına (CEO’lara) değil, ekiplere de yatırım yapın. Toplumsal ve çevresel meseleler, çoğu ticari girişimin iş hedeflerinden genellikle daha karmaşık ve yerleşiktir. Gerçekten de Hindistan’daki bir kasabada temiz ve sürdürülebilir şekilde su temini sağlamak, şişelenmiş bir içecek üretmekten ve pazarlamaktan daha zor olabilir. Bununla birlikte değişim yaratmak için çalışan ekipler çok daha küçüktür ve nispeten yetersiz kaynaklara sahiptir. Sosyal inovasyon alanının ekipler ile ilgili eğitimleri, ödenekleri, onları elde tutma oranlarını ve onların mesleki gelişimini CEO’nun ötesine geçerek iyileştirmesi gerekir; böylece misyon odaklı ekipler bu kritik işi üstlenebilir, ihtiyaç duydukları becerileri geliştirebilir ve enerjileriyle etki adına olan taahhütlerini zaman içinde sürdürebilir.
  • İleri düzey yönetimsel ve sistemsel düşünme becerileri geliştirin. Orta ölçekli ve büyümekte olan kuruluşların ihtiyaçlarını karşılamak için misyon odaklı startup’ları kuluçkaya alan ve hızlandıran mevcut programları geliştirmemiz gerekiyor. Hızla değişen dünyamızda karmaşık sistemleri ve verileri yönetmek, etkiye ilişkin zorlukları ve yeni fırsatları beraberinde getirir. Ayrıca sistemsel düzeyde düşünme ile ölçeklendirme adına ortaklıklar, stratejiler tasarlama ve düşünce liderliği becerileri giderek daha önemli hale geldi. Çünkü ölçeklendirmenin kilit noktası genellikle bir sosyal inovasyonun belirli bir topluluktaki insanlara yardım etmenin ötesine, ayrıca ana akım iş uygulamalarını şekillendirerek ya da hükümetlerle ittifaklar kurarak geçip geçemeyeceğine bağlıdır. Hükümet ve özel sektör işbirlikçileriyle etkileşimde bulunmak için liderleri ve ekiplerini destekleyecek üst düzey becerileri geliştirmeye ayrılmış olan kaynaklar sınırlıdır, ancak bunlar hayati önem arz eder.
  • Yönetim kurullarının yeni becerileri ve düşünce yapılarını benimsemeleri gerekiyor. Organizasyonları geniş ölçekte etkiye kaydırmak için örgütsel yönetişimin de değişmesi gerekli. Yönetim kurulunun mütevelli sorumlulukları ve misyon yönetimine ilişkin yükümlülükleri yeterli değildir, çünkü bir inovasyonu ölçeklendirmeye doğru ilerletmek cesur bir vizyon, ustaca ilişki kurma ve pragmatik uygulama becerileri gerektirir. Liderlik ekibinde olduğu gibi, ölçeklendirme aşaması esnasında, yönetim kurulu üyelerinin becerileri ve uzmanlığı sistemsel düşünmeye, sektörler arası işbirliğine ve büyümeye dönük olarak gelişmelidir. Yönetim kurulu üyeleri sektörler arasında iletişim ağı oluşturmak, daha geniş alandaki değişimleri izlemek, yeni finansörler sağlamak, kuruluşları bilinçli riskler almaya teşvik etmek, yeni ortaklıklara öncülük etmek ve etkiyi artırmaya ilişkin yüksek etkili işbirlikleri oluşturmak için özel bir donanıma sahip olmalıdır.

Alanımızda, sosyal inovasyonları durgunluk darboğazından çıkarmak için liderlerin ve kurumların eşgüdümlü çalışması yolunda ihtiyaç duyulan liderlik becerilerine ilişkin daha derin bir kavrayış geliştirmemiz gerekiyor. Bu içgörüler, liderleri ve ekiplerini kendini kanıtlamış büyük sosyal inovasyonları geliştirmek için insan sermayesi geliştirmeye dönük yaklaşımımızı güçlendirecek.

Buradan nereye gidiyoruz?

Büyük sosyal sorunların üstesinden gelmek için uçlarda çalışmak veya ileriye doğru atılmış küçük adımlarla tatmin olmayı kabullenmek bizi yıldıramaz. İnsanlık ve gezegenimiz için iklim değişikliği ve teknolojinin işgücü piyasası üzerindeki etkisi gibi sorunları ele almak için büyük atılımlara ihtiyacımız var. Her zamankinden daha fazla bilgiye ve maddi kaynağa sahibiz.


Artık mümkün olanı yeniden tanımlayan cüretkâr ilerlemeler sağlamak için araçlarımızı, irademizi ve vizyonumuzu kullanma zamanı. Sayısız üniversitenin bilgi birikimi oluşturması, Avrupa Birliği’nin SI Drive projesinin dünya çapında bir öğrenme alışverişini ateşlemesi ve gezegenin dört bir yanındaki araştırmacılar ve fon sağlayıcıların etkiyi hızlandırmak için konumlandırılmasıyla, sosyal inovasyon gelişmekte olan bir alan olmaktan çıkıp küresel bir fenomen haline geldi. Biz burada (finansörler ve değişim yaratanların bağlantı noktasında çalışan Tides’da) dünyamızı daha adil, müreffeh ve sürdürülebilir kılmak için sosyal inovasyonu çevreleyen momentumu geliştirmeyi hedefliyoruz.

Etkiye ilişkin fırsatlar ihtiyacın büyüklüğünü yansıtıyor. Hepsinin üstesinden gelebiliriz. Girişimciler ve fikirler için finansal, yönetimsel, teknik ve diğer destekleri içeren güçlü inovasyon sistemlerine sahip ülkelerde kâr odaklı inovasyonun büyüdüğünün farkındayız. Canlı sosyal inovasyon sistemleri oluşturmak için sosyal inovasyon sürecini fikirden büyümeye kadar destekleyebilecek küresel bir ekosistem geliştirmeliyiz, böylece kanıtlanmış çözümlerin vaat ettikleri şeyler bunlara en muhtaç durumdaki insanlara ve yerlere ulaşabilir.