Sektörler arası iş birliğinin kilidini açmak için altı ilke ve uygulama.
Japonya’da üretim tesisleri, havayı temizleme, şirket kafeteryalarına sebze sağlama ve soğutma için enerji kullanımını azaltma amaçlı “yeşil perde”(sarılıcı/tırmanıcı bitkilerden oluşan canlı bir panel) kullanmaktadır. İngiltere’de, okula yürüyerek gitmeyi teşvik eden bir program, çocukluk döneminde fiziksel aktivitenin azalmasıyla savaşırken diğer yandan da, trafik ve neden olduğu sera gazı emisyonlarının azalmasını sağlıyor. İspanya’da, genç gönüllülerin ve ailelerin oluşturduğu gıda hasadı programı ise gıda israfı, açlık ve sürdürülebilirlik meselelerine odaklanıyor.
Bunlardan her biri “çoklu-çözüm” (multisolving) olarak adlandırdığım şeyin gerçek hayattan örnekleridir. Çoklu-çözümlerde insanlar, birden fazla sorunu aynı zaman dilimi içerisinde ve tek bir finansman kaynağıyla çözmek için uzmanlıklarını, fon kaynaklarını ve siyasi iradelerini birleştirirler. Bu, içinde bulunduğumuz karmaşık, birbiriyle bağlantılı sosyal ve çevresel zorluklar çağında sergilenecek anlamlı bir yaklaşımdır. Ancak, birçok sorunu tek bir seferde ele alan projeleri hayata geçirmek için en iyi formül nedir?
İklim değişikliği meselesinin çözümüne yardımcı olmak için sistem analizi yöntemini kullanan Climate Interactive, kısa bir süre önce iklim ve sağlık meselelerine çoklu-çözüm getiren bir yıllık çalışmasını tamamladı. Buradan, her koşula uygulanabilecek bir tarif olmadığını öğrendik ama üzerinde çalıştığımız projelerde tekrar tekrar ortaya çıkan üç çalışma ilkesini ve üç uygulamayı belirleyebildik.
Dahası, sektörler arası iş birliğinin gücüne erişmek isteyen herkes bunları benimseyebilir.
Üç İlke
Çoklu-çözümlü projeler (ölçeği, sektörü ve gelişim aşamasından bağımsız) şu üç ilkeye bağlı kalma eğilimini gösteriyor:
1. Herkes önemlidir, herkese ihtiyaç vardır. Herkesin birbiriyle ilişkili olduğu bir dünyada, herkes sağlıklı olana kadar kimse sağlıklı değildir. Herkes özgür olana kadar kimse özgür değildir. Sağlık sistemlerinin temasta bulundukları herkese hizmet etmesi gerektiğini vurgulayan bu yaklaşım, çoklu-çözümün en cüretkar ve karşı kültürel yönlerinden biridir. Önemli bir meselede “kazanmak” için “ortak fayda” arayışından daha derine iner; mesela, iş imkânları yaratarak temiz enerji kaynakları için daha fazla oy toplamak gibi. Çoklu-çözüm yaklaşımını benimseyenler, işçilerin refahının ve küresel iklimin korunmasının esas teşkil ettiğine vurgu yapar. Sorunları birlikte ele almak için bakış açılarını, deneyimleri, bilgiyi ve uzmanlığı birleştirmemiz gerekir. Uzmanlar ve vatandaşlar, sağlık görevlileri ve enerji alanında çalışanlar, seçilmiş yetkililer ve savunuculuk önderleri; herkes gereken çözümlerin bir parçasını elinde tutar.
2. Zorlu sorunları bütünleşik bir şekilde ele alarak başarıya ulaşabiliriz. Çoklu-çözüm yaklaşımını benimseyenler sorunların tek tek değil, birlikte çözülmesinin daha kolay olabileceğini hayal etmeye cesaret ederler. Sorunları daha küçük birimlere parçalamayı istemek doğal olsa da, çoklu-çözümün dehası birtakım müdahalelerin sorunları tek bir seferde nasıl çözdüğünü görmekte yatar. Japonya’da yenilikçi çözümler geliştirenler, Fukushima felaketinden sonra yaşanan enerji krizine, fabrika binalarını soğutarak enerji tasarrufu yaratan ve aynı zamanda şirket kafeteryalarına taze yiyecek sağlayan verimli, bitkisel perdelerle çözüm ürettiler. Hayalleri; enerji, sağlıklı gıda, ekonomi ve üzerine kurulmuştu.
3. Büyük çözümler küçük başlar; büyüme, öğrenme ve ilişki kurmadan doğar. İncelediğimiz projeler; ilişkilere, şansa dayalı bağlantılara ve ilham anlarına dayanan kendine özgü yollar aracılığıyla etki, bütçe ve ortaklıklar içerisinde büyüdü. Ama bu öngörülemeyen süreçlerin altında her proje, temelde, deneme, öğrenme ve etki dökümantasyonu ile ilişkilenmişti. Olası hikâyeler ile örülmüş bu ölçülebilen etkiler, çoğunlukla işe yeni ortak, sektör ve kaynakları çeken unsurları oluşturuyordu.
Üç uygulama
Kaynağını bu üç ilkeden alan benzer pratiklerin, çoğu zaman tekrarlar ve aylar ya da yıllar süren tekrar büyüme süreçlerinden geçerek, çoklu-çözüm yaklaşımını benimseyenler tarafından kullanıldıklarını gördük.
1. Dahil etme. Zorlu sorunları çözme girişiminde (ne kadar zeki ya da çalışkan olursanız olun), kendi başınıza ya da sizin gibi düşünen insanlar ile çalışarak gelişim kaydetme ihtimaliniz düşüktür. Ulaşım planlamacılarının sağlık uzmanlarını ekiplerine davet ettiklerini, şehir planlamacılarının çocuklarla beraber çalışarak güvenli okul yolu tasarladıklarını ve enerji uzmanlarının verimliliğini artırdıkları binalarda çalışanlara danıştıklarını gözlemledik. Sektörler arasında ortaklık gerektirecek bir projeye başlıyorsanız, yıllar geçtikçe, başta hiç hayal etmediğiniz insanlarla ve sektörlerle çalışacağınızı beklemelisiniz. Çoklu-çözümün önderleri, büyüme ve değişmeye götürecek rehberliği sağlayan yeni ortakları ve fikirleri sıcak karşılarken projenin ana vizyonuna da güçlü bir şekilde tutunmaya devam ederler.
2. Öğrenme ve dökümantasyon. Çoklu-çözüm projeleri öğrenmeye yatırım yapar ve bazen yön değiştirerek de olsa öğrendikleri üzerinden hareket ederler. Ölçüm sonuçlarının yöntemi ne olursa olsun, çoklu-çözüm projeleri etkilerini belgeler ve geniş alana yayılan faydanın ölçümünü yaparlar. Örneğin, daha önce sözü geçen okul yolu programı; okula yürüyen çocukların ve araba yolculuklarının sayısını, trafik sıkışıklığını, aile başına düşen ulaşım giderini ve çocukların sağlık ve refahını ölçümlemiştir.
3. Hikâye anlatıcılığı. Mümkün olanın ve başarılanın hikayesini anlatmak, özellikle de bu hikâyeler projenin farklı faydaları hakkında veriler içeriyorsa, çoklu-çözüm çabalarına yeni partner ve kaynaklar sağlar. Warm Up New Zealand’ı (Isın Yeni Zelanda) ele alalım; soğuk ve rüzgar alan konutlar yüzünden hastalık riski taşıyan konut sakinlerinin evlerinde enerji verimliliği artışı sağlayan bir proje. Bu proje, enerji ve işe odaklanarak başladı ama akademik araştırmacıların oluşturduğu bir ekip kamu sağlığına dair faydalarını belgelendirerek sağlık departmanlarını ve hekimleri iş birliğine katılmaya teşvik etti.
Bu üç uygulama, projelerin birden fazla tur yaparak döndüğü doğal bir akışı oluşturur.
Zorlu sorunlardan oluşan bir kümeyle başlayıp yukarıda sözü geçen üç ilkeyle yönlendirilen çoklu-çözüm projeleri, sürekli olarak yeni ortakları, öğrenmeyi ve sonuçları dökümante etmeyi sıcak karşılayan, mümkün olanın anlatısını yaratan tekrara dayalı bir süreç üzerinden, bilgelik, etki, kaynak ve ortaklıkların genişliği bakımından yayılarak büyür.
Bu çoklu-çözüm ilkelerinin ya da araçlarının hiçbiri tek başlarına devrim niteliği taşımaz. İşlemek için yeni uygulamalara ya da en gelişmiş tekniklere ihtiyaç duymazlar. Çoklu-çözümü benzersiz kılan şey, bu ilkeleri ve uygulamaları büyük sonuçlar yaratmak için, zamana yayılarak bir araya getirmesidir.
Çoklu-çözüm için son malzeme, en önemlisi olabilir: cesaret. Özellikle güçlü, uzman liderlere ve hızlı sonuçlara önem veren kültürlerde bu yöntemi benimsemek cesaret gerektirir. Çoklu-çözüm; zorlu bir sorunla başlayıp diğer sorunları da baştan ele almak; marjinalleşmiş grupların haklarının başka bir amaç için geliştirilmiş bir stratejiden ziyade onlar için önemsemek; uzman statüsünü bir kenara koyup başkalarının bilgisine güvenmek ve insanların toplumu ve Dünya’yı iyileştirmek için birlikte çalışabileceğine ve çalışacağına inanmaya cesaret etmektir.
Araştırmamızdan çıkan iyi haber ise; karşılaştığımız zorlukların karışık doğasının, cesarete en çok ihtiyaç duyduğumuz anda onu çağırıyor olmasıdır. İnatçı sorunlar basit, semptomatik çözümlere direndiğinde, insanlar başka şekillerde beraber çalışmanın yollarını bulmak için kalplerini ve zihinlerini birleştiriyor, kalıcı bağlantılar kuruyor ve yeni çözümleri mümkün kılıyor.