LİDERLİK

Sosyal Girişimcilik: Kavram Tanımı

06 / 06

Sosyal Girişimciliğe Geçiş

 

Yukarıda belirtilen unsurlar girişimciliğin temel bileşenleri ise sosyal girişimciliği kar amacı güden faaliyetlerden ayıran nedir? Öncelikle sosyal girişimciliği tanımlamanın en faydalı ve aydınlatıcı yolunun, bu terimin girişimcilik ile uyumunu saptamak ve sosyal girişimciliğin bu üç öğeye dayalı olduğunu kabul etmek olduğuna inanıyoruz. Tüm diğer unsurlar kafa karıştırmaktan öteye geçemiyor ve gerekli yardımı sağlamıyor.

İki girişimci grubunu birbirinden ayıran unsurların neler olduğunu anlamak amacıyla farkın basit bir şekilde motivasyon için girişimcilerin parayla, sosyal girişimcilerin ise diğerkamlıkla ilişkilendirilmesi fikrinin ortadan kaldırılması önem arz etmektedir. Gerçek olan şu ki girişimciler nadiren mali bir kazancın getirileri ile motive olurlar, çünkü çok para kazanma olasılığı girişimcileri bariz bir şekilde engeller. Bunun yerine hem girişimci hem de sosyal girişimci, belirledikleri fırsatlar ile güçlü bir şekilde motive olur, bu vizyonu usanmadan sürdürür ve kendi fikirlerini hayata geçirdikleri süreçten önemli ölçüde ruhsal kazanım sağlar. Belirli bir piyasada veya kar amacı gütmeyen bir işletmede faaliyet göstermelerine bakılmaksızın birçok girişimci, hiçbir zaman girişim için harcadıkları zaman, aldıkları risk, sarf ettikleri çaba ve kullandıkları sermayenin karşılığını alamazlar.

Girişimcilik ve sosyal girişimcilik arasındaki kritik farkın değer önermesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Girişimci için değer önermesi, yeni bir ürün veya hizmeti rahatlıkla karşılayabilecek piyasaları tahmin eder ve bu piyasalara hizmet sunacak şekilde organize edilir; bu nedenle mali kar elde etmek üzere tasarlanır. En başından beri kabul edilen beklenti, girişimcinin ve yatırımcılarının mali bir kar elde etmeleridir. Kar, bu bağlamda mutlak koşuldur ve girişimin sürdürülebilirliği, büyük ölçekli piyasa kabulü ve sonuç olarak yeni bir denge açısından temel bir unsurdur.

Ancak sosyal girişimci, genellikle yardım kuruluşlarından ve devlet kuruluşlarından oluşan kendi yatırımcıları ya da kendisi için yüklü miktarlarda mali kar tahmininde bulunmaz veya piyasayı buna göre organize etmez. Bunun yerine sosyal girişimci, toplumun önemli bir kesimi ya da tamamı için büyük ölçekli değer ve dönüşümsel bir fayda yaratmayı amaçlar. Yeniliğin maddiyatını karşılayabilecek bir piyasayı kabul eden ve yatırımcılar için önemli bir avantaj sağlayabilecek olan girişimsel değer önermesinden farklı olarak sosyal girişimcinin değer önermesi, toplumun haksızlığa uğrayan, göz ardı edilen veya zarar gören, dönüşümsel süreci kendi başlarına gerçekleştirmek için finansal olanaklardan ve siyasi faydalardan yoksun kesimini hedefler. Sosyal girişimciler tarafından hayata geçirilen girişimler kesinlikle gelir getirir ve kar amacı gütmeyen ya da kar amacı güden faaliyetler şeklinde organize edilebilir. Sosyal girişimciliği diğerinden ayıran, Duke Üniversitesi Profesörü Greg Dees tarafından bu alanda yapılan çığır açıcı çalışmada “görevle bağlantılı etkinin”5 peşinden gidilmesi şeklinde tanımlandığı üzere sosyal faydanın üstün tutulmasıdır.

Sosyal girişimciliği aşağıdaki üç unsurun mevcut olması şeklinde tanımlamaktayız: (1) dışlanmaya ve marjinalleşmeye yol açan istikrarlı fakat özü gereği haksız bir dengeyi ya da dönüşümsel bir süreci kendi başına gerçekleştirmek için finansal olanaklardan veya siyasi faydadan yoksun olan bir kesimin çektiği zorlukları belirlemek; (2) bu haksız dengede bir fırsat tespit etmek, bir toplumsal değer önermesi oluşturmak, ilham, yaratıcılık, doğrudan eylem, cesaret ve tahammül göstererek istikrarlı halin hakimiyeti ile mücadele etmek ve (3) engellenen potansiyeli açığa çıkaran veya hedef grubun çektiği sıkıntıları hafifleten ve yeni denge çerçevesinde istikrarlı bir ekosistemi taklit ederek ve oluşturarak hedef grup ve toplumun tüm kesimi için daha iyi bir geleceği güvence altına alan yeni ve istikrarlı bir denge kurmak.

Grameen Bank’ın kurucusu ve mikro kredinin fikir babası Muhammad Yunus, sosyal girişimciliğin klasik örneklerinden biridir. Belirlediği istikrarlı fakat talihsiz denge, yoksul Bangladeşlilerin en düşük kredileri dahi ödemekte sahip oldukları sınırlı seçeneklerden oluşmaktadır.
Resmi bankacılık sistemi aracılığıyla kredi kullanamayan Bangladeşliler, yalnızca yerel tefecilerden fahiş faiz oranları ile borç alabilmekteydiler. Daha yaygın olarak ise sokaklarda dilenmeye mecbur kalmaktaydılar. Burada en talihsiz türden bir istikrarlı denge söz konusuydu. Bu denge, Bangladeş’e özgü yoksulluğu ve bu yoksulluktan doğan perişanlığı sürekli kılmış ve hatta arttırmıştır.

Yunus, Jobra köyünden 42 kadına kendi cebinden günümüzde hatırı sayılır bir meblağ olan 27 $ ödeyerek yoksulların oldukça iyi kredi risklerine tabi olduklarını kanıtlamak suretiyle sisteme karşı çıkmıştır. Kadınlar, bu kredinin tamamını geri ödemişlerdir. Yunus, düşük sermaye meblağlarıyla dahi kadınların gelir elde etmek için kendi yeteneklerine yatırım yaptıklarını tespit etmiştir. Örneğin kadınlar, bir dikiş makinesi ile kıyafetler dikerek krediyi ödemek, gıda ürünleri satın almak, çocuklarını eğitmek ve kendilerini yoksulluktan kurtarmak için yeterli miktarda kazanç elde etmişlerdir. Grameen Bank, kredilere faiz yansıtarak ve sermayeyi sirküle ederek diğer kadınlara yardım etmeyi sürdürmüştür. Yunus, hayata geçirdiği girişime ilham, yaratıcılık, doğrudan eylem, esaret ve tahammül katmış ve girişimin finansal kapasitesini kanıtlamıştır. Bunun yanı sıra yirmi yıldır kendi modelini taklit eden ve diğer ülkelere ve kültürlere uyarlayan diğer işletmelerin oluşturduğu küresel bir ağ kurmuş ve mikro krediyi dünya çapında bir sektör haline getirmiştir.

Ünlü aktör, yönetmen ve yapımcı Robert Redford, sosyal girişimciliğin daha az bilinen fakat bir o kadar aydınlatıcı bir örneğini teşkil etmektedir. 1980’li yılların başlarında Redford, sanatçılar için film sektöründe yer açmak amacıyla başarılı kariyerinden çekildi. Redford, oyundaki bir takım karşı güçler tarafından eleştirildi. Mali faydalara dayalı iş modeli, yüksek gişeye sahip, gösterişli ve çoğunlukla şiddet yanlısı filmler ve stüdyonun hakim olduğu ve filmlerin finansmanında, yapımında ve dağıtımında daha merkezi bir nitelik kazanan sistem sayesinde Holywood’un çalışma şeklindeki baskıcı fakat istikrarlı dengeyi belirledi. Aynı zamanda daha az külfetli ve daha düşük maliyetli video ve dijital düzenleme ekipmanlarını içeren ve film yapımcılarına işleri üzerinde daha çok kontrol sahibi olmak için ihtiyaç duydukları araç gereçleri sunan yeni teknolojinin ortaya çıkmakta olduğunu keşfetti.

Bu fırsatı fark eden Redford, bu yeni akımı besleme şansı yakaladı. Öncelikle bu sürecin dışında para kazanmak ve genç film yapımcılarına fikirlerini geliştirmek üzere yer açmak ve destek sağlamak için Sundance Institute isimli firmayı kurdu. Ardından bağımsız film yapımcılarının eserlerini sergilemeleri için Sundance Film Festivalini organize etti. En başından beri Redford’un değer önermesi, yeteneği Holywood stüdyo sisteminde piyasa tarafından bilinmeyen veya kullanılmayan yeni ve bağımsız film yapımcılarına odaklanmıştı.

Redford, Sundance Institute isimli firmayı kar amacı gütmeyen bir işletme olarak yapılandırdı ve tecrübesiz film yapımcılarını desteklemek için tecrübelerini aktarmak isteyen yönetmen, aktör, senarist ve diğer kişilerden oluşan bir ağ kurdu. Herkesin cazip gelmesi ve geniş bir kitleye ulaşması için Sundance Film Festivalinin giderlerini üstlendi. Yirmi beş yıl sonra Sundance, bağımsız film akımını başlatan, günümüzde “bağımsız film” yapımcılarının eserlerinin hayata geçirilmesini ve dağıtılmasını sağlayan ve film severlerin, aydınlatıcı belgesellerden alışılmışın dışındaki uluslararası eserlere ve eğlenceli animasyonlara kadar tüm seçeneklere erişmelerine imkan tanıyan bir hareket olarak kabul edildi. On yıl önce bile etkileri hissedilen yeni bir denge, günümüzde sağlam temellere oturtulmuştur.

Victoria Hale, girişimi hala ilk aşamalarında olan ve kriterlerimizin planlandığı şekilde uygulandığı bir sosyal girişimci örneğidir. Hale, faaliyet gösterdiği sektörü yöneten piyasa kuvvetleri tarafından her geçen gün hayal kırıklığına uğratılan bir farmasötik bilimcidir. Büyük farmasötik şirketleri, çok sayıda bulaşıcı hastalığı tedavi edebilen ilaçların patentlerine sahip olsa da bu ilaçlar basit bir nedenden ötürü geliştirilmemiştir: İlaca en çok ihtiyaç duyan kesimlerin bu ilaçları karşılamaya gücü yetmemektedir. Hissedarları için mali kar elde etme ihtiyacından yola çıkan farmasötik sektörü, ilaçları varlıklı, çoğunlukla gelişmiş dünya piyasalarında yaşayan ve ilaçların bedelini karşılayabilen kişilerin hastalıkları için üretmeye ve pazarlamaya odaklanmıştır.

Hale, haksız ve tahammül edilemez olduğunu düşündüğü bu istikrarlı dengeye karşı koymaya kararlıydı. Bu bağlamda misyonu, gelişen dünyada bulaşıcı hastalıklara yönelik ilaçları, ödeme güçlerine bakılmaksızın ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak olan ve ilk kar amacı gütmeyen farmasötik şirketi niteliği taşıyan OneWorld Health isimli enstitüyü kurdu. Hale’in girişimi, hali hazırda kavram kanıtlama aşamasının ötesine geçti. Her yıl 200,000’i aşkın kişiyi öldüren iç organsal çıban hastalığı için maliyet etkin bir tedavi sunan ilk ilaç paromomisini başarılı bir şekilde geliştirdi, test etti ve Hindistan hükümetinden resmi düzenleme onayı aldı.

Hale’in yoksulları etkileyen hastalıklar için daha adil bir tedavi sunmada başarılı olup olmadığını söylemek için daha erken olmasına rağmen Hale, sosyal girişimci kriterlerini açıkça yerine getirmiştir. Öncelikle Hale, farmasötik sektöründe istikrarlı fakat adil olmayan bir denge saptamıştır; ikinci adım olarak yoksul nüfus için başka seçenekler sunmak adına yeni bir girişimi hayata geçirme sürecinde ilham, yaratıcılık, doğrudan eylem ve cesaret parametrelerini uygulayarak mevcut fırsatı fark etmiş ve kullanmıştır ve üçüncü adım olarak ise ilk aşamada başarılı olan modelinin potansiyelini kanıtlarken tahammül göstermiştir.

Hale’in hayata geçirdiği yeniliğin diğerlerine ilham kaynağı olup olmayacağını ve diğerleri tarafından tekrarlanıp tekrarlanmayacağını ya da OneWorld Health Enstitüsü’nün bu kalıcı denge geçişini güvence altına almak için gerekli olan başarıya ulaşıp ulaşmayacağını zaman gösterecektir. Fakat belirtiler umut vericidir. On yıl veya daha uzun bir süre içerisinde Hale’in yatırımcıları – biri de Skoll Foundation’dır – Hale’in OneWorld Health Enstitüsü’nün, mikro kredi ve bağımsız film sektörleri ile aynı toplumsal faydalar eşliğinde yeni farmasötik paradigmalar oluşturacağını öngörebilir.

Sosyal Girişimciliğin Sınırları

 

Sosyal girişimciliğin tanımını yaparken sınırları belirlemek ve esasa dair fakat tanımımıza uymayan faaliyetlere ilişkin örnekler vermek önemlidir. Sınırların belirlenmemesi, sosyal girişimcilik terimini açık uçlu ve esasen anlamsız kılacaktır.

Sosyal girişimcilikten ayrılması gerektiğine inandığımız ve sosyal açıdan değer arz eden iki faaliyet türü bulunmaktadır. Birinci sosyal girişim türü, sosyal hizmet sunumudur. Bu türde cesaretli ve kendini amacına adamış bir kişi, talihsiz ve istikrarlı bir denge (örneğin Afrika’daki AIDS’li yetim çocuklar) tespit eder ve bu sorunu ele almak için bir program oluşturur – söz gelişi çocukların bakımlarının üstlenildiği ve eğitildiği bir okul. Yeni okul, hizmet sunduğu çocuklara elbette yardımcı olacak ve yoksulluktan sıyrılmalarına ve yaşamlarını değiştirmelerine olanak tanıyacaktır. Fakat bu model geniş kitleleri kapsayacak şekilde tasarlanmaz ya da modeli taklit edecek ve tekrarlayacak kitlelerin ilgisini çekmez ise yeni ve üstün bir dengeye dönüşemeyecektir.

Bu toplumsal hizmet girişimi türleri, asla sınırlı çizgilerinin ötesine geçmez: Etkileri sınırlıdır ve hizmet alanları yerel bir nüfustan ibarettir, kapsamları ise ilgisini çekebildikleri kaynaklar tarafından belirlenir. Bu girişimler, nitelikleri gereği tehditlere açıktır. Başka bir deyişle kapsadıkları nüfuslara yönelik hizmet sekteye uğrayabilir ya da son bulabilir. Dünyada bu özelliklerde milyonlarca organizasyon bulunmaktadır – iyi niyetli, kutsal bir amaca hizmet eden ve uygulama kapsamında çoğunlukla örnek teşkil eden. Fakat bu organizasyonların sosyal girişimcilik ile karıştırılmaması gerekmektedir.

Bir sosyal girişimcilik faaliyeti olarak AIDS’li yetimler için bir okul yeniden düzenlenebilir. Fakat bu faaliyet, okulun başlı başına tüm okul ağlarına yayılmasına ve süregelen desteğin dayanağının korunmasına ilişkin bir plan gerektirecektir. Bu faaliyetten elde edilecek sonuç, bir okul kapatılsa dahi AIDS’li yetimlerin rutin olarak eğitim alabilecekleri sağlam bir sistemin mevcut olacağı istikrarlı ve yeni bir denge kurulmasıdır.

Sosyal girişimcilik ve diğer toplumsal hizmetler olmak üzere bu iki girişim türü arasındaki fark, başlangıçtaki girişimsel bağlamlardan veya kurucuların kişisel özelliklerinden ziyade elde edilecek sonuçlardadır. Andrew Carnegie’nin günümüzde milyonlarca Amerikan vatandaşına hizmet sunan halk kütüphanesi sistemini kurmak yerine yalnızca bir kütüphane inşa ettiğini varsayalım. Carnegie’nin inşa edeceği tek kütüphane, hizmet sunduğu topluma elbette fayda sağlayacaktı. Fakat daimi ve yeni bir denge kuran unsur, Carnegie’nin tüm kütüphane sistemine yönelik vizyonuydu. Bu çerçevede herhangi bir kişi, tüm ulusun vatandaşlarına ait bilgi ve verilere erişebilmektedir. Carnegie’nin bir sosyal girişimci olarak tanınmasına olanak tanıyan şey işte budur.

Sosyal girişimin ikinci kategorisi aktivizmdir. Bu durumda faaliyetin çıkış noktası aynıdır – talihsiz ve istikrarlı bir denge. Oyuncunun birçok özelliği de benzerlik göstermektedir – ilham, yaratıcılık, cesaret ve tahammül. Farklı olan ise oyuncunun eylem yönelimidir. Sosyal aktivist, sosyal girişimci gibi doğrudan eyleme geçmek yerine dolaylı bir eylem aracılığıyla ve hareket geçmeleri için diğerlerini (hükümetler, sivil toplum kuruluşları, tüketiciler, işçiler vb.) etkileyerek değişimi gerçekleştirmeye çalışır. Sosyal aktivistler, aradıkları değişimleri ilerletmek için bir girişim veya organizasyon kurabilir ya da kurmayabilirler. Başarılı bir aktivizm, mevcut sistemleri büyük ölçüde iyileştirebilir ve hatta yeni bir denge kurulmasını sağlayabilir; ancak eylemin stratejik niteliği, doğrudan eylemden ziyade etki üzerindeki vurgusu bakımından farklılık göstermektedir.

Bu kişileri niçin sosyal girişimciler olarak adlandırmıyoruz? Bu tür bir adlandırma bir trajedi niteliğinde olmayacaktır. Fakat bu kişiler, uzun yıllardır bir isme ve yüce bir geleneğe sahiptirler: Martin Luther King, Mahatma Gandhi ve Vaclav Havel geleneği. Bu kişiler sosyal aktivistlerdir. Bu kişilere tamamen yeni bir isim vermek – söz gelişi sosyal girişimci – ve dolayısıyla sosyal aktivistin ne anlama geldiğini zaten bilen kamunun genel algısını değiştirmek, ne sosyal aktivistler ne de sosyal girişimciler bakımından faydalı olacaktır.

Grinin Tonları

 

Sosyal girişimciliği tanımladıktan ve bu kavramı toplumsal hizmet sunumu ve sosyal aktivizm kavramlarından ayırt ettikten sonra pratikte birçok sosyal aktörün bu yalın formlar ile bağlantılı stratejiler oluşturduğunu veya hibrit modeller geliştirdiğini kabul etmemiz gerekir. Şemanın sağ tarafında bu yalın formlara ait üç tanım yer almaktadır.

Başarılı bir sosyal girişimci, yalın formda doğrudan eylem başlatır ve yeni ve sürekli bir denge kurar; sosyal aktivist, yeni ve sürekli bir denge kurmak için diğerlerini etkiler; toplumsal hizmet sağlayıcısı ise mevcut dengenin sonuçlarını iyileştirmek için doğrudan eylem başlatır.

Bu üç sosyal girişim türünün yalın formları arasındaki ayrımı anlamak önemlidir; fakat gerçek dünyada büyük olasılıkla yalın formlardan daha hibrit modeller bulunmaktadır. Örneğin Yunus’un sosyal girişimciliğin klasik bir örneğini teşkil eden Grameen Bank’ın etkisini hızlandırmak ve artırmak için sosyal aktivizme başvurması tartışmaya açık bir konudur. Yunus, sosyal girişimcilik ve ardından sosyal aktivizmi içeren sıralı bir hibritten faydalanarak değişim amacıyla mikro krediyi küresel bir güç haline getirmiştir.

Diğer organizasyonlar, sosyal girişimcilik ile sosyal aktivizmi aynı anda kullanan hibritlerdir. Standart belirleme veya sertifikasyon kuruluşları, bu hibritlere örnek gösterilebilir. Standart belirleyen kuruluşların eylemleri toplumsal bir değişime olanak tanımasa da söz konusu standartlara uymaya teşvik edilen ya da zorlanan kişiler gerçek toplumsal değişimi hayata geçiren eylemleri üstlenmektedirler. Organizasyon, standart belirlemede zorlu bir yaklaşım sergileyerek ve standartları düzenleyiciler ile piyasa katılımcılarına pazarlayarak sosyal girişimciliği gözler önüne serebilir. Adil ticari ürün sertifikasyonu ve pazarlama faaliyetleri, bu durumun bilindik örneklerinden biridir. Birleşik Krallıktaki Cafedirect ve ABD’deki TransFair, küçük ölçekli üreticiler için daha adil bir ücreti güvence altına alan prim fiyatı karşılığında satılan kahve ve diğer ürünler için gittikçe büyüyen bir niş Pazar oluşturmaktadır.

Kailash Satyarthi’nin RugMark kampanyası, hibrit modelin çarpıcı bir örneğini teşkil etmektedir. Hindistan’ın kilim dokuma sektörü için esir edilen çocukları kurtarma görevinin sınırlarını bilen Satyarthi, halı dokuma sektörünü hedef almıştır. Satyarthi, RugMark sertifikasyon programını kurarak ve farkında olmadan haksız bir dengeye katkıda bulunan tüketicileri eğitmek üzere tasarlanan halkla ilişkiler kampanyasını başlatarak dolaylı bir aktivist stratejisi ile hizmet sağlayıcılığındaki verimliliğini arttırmıştır. RugMark etiketine sahip bir halının satın alınması, alıcılara halılarının çocuk köleliği olmadan ve adil çalışma koşullarına yer verilerek üretildiğini garanti etmektedir. Yeterli sayıda potansiyel alıcıyı eğiten Satyarthi, halı dokuma sektörünü sorgulamış ve tüm sektörü değiştirmeyi denemiştir.

Satyarthi’nin RugMark sistemini kurarken gerçekleştirdiği eylem, girişimcilik ile aktivizmin kesişim noktasında yer almaktadır. RugMark etiketi, başlı başına yaratıcı bir çözümü ve gerekli doğrudan eylemi teşkil etmektedir; fakat öte yandan yeni ve daha yeterli bir piyasa-üretim dengesi oluşturma ve bu dengeyi koruma amacıyla diğerlerini eğitmesi ve etkilemesi amaçlanan bir araçtır.

Daha taktiksel bir düzeyde sosyal aktivizm ile birleştirilen toplumsal hizmet sunumu, aynı zamanda sosyal girişimcilik ile eşdeğer bir sonuç doğurabilir. Örneğin temel haklardan mahrum bir grup için tek bir okul işleten ve bu küçük öğrenci grubu için büyük sonuçlara ulaşan bir toplumsal hizmet sağlayıcını ele alalım. Organizasyon bu sonuçları benzer programların daha geniş bir ölçekte uygulanması için kapsamlı bir devlet desteği sağlamak amacıyla kampanyalar yapan bir sosyal aktivist hareket başlatmak için kullanırsa toplumsal hizmet sağlayıcısı genel bir denge değişimine imza atabilir ve sosyal girişimci ile aynı etkiye sahip olabilir.

Bill Strickland’in ulusal çapta tanınan bir şehir içi sanat eğitimi ve mesleki eğitim programı sağlayıcısı olan Manchester Bidwell Corporation unvanlı şirketi, Pittsburgh’da uygulanan modelin diğer şehirlerde de sistematik olarak kullanılması için Ulusal Sanat & Teknoloji Merkezi’ni açmıştır. Strickland, geliştirdiği modeli yaygınlaştırmak için federal desteği arttırmak üzere tasarlanan bir savunma kampanyasına öncülük etmektedir. Şimdiye kadar ABD’de dört yeni merkez faaliyete geçmiş olup, çok daha fazla sayıda merkez de boru hattı sektöründe faaliyet göstermektedir. Ülke çapındaki şehirlerde bulunan sürdürülebilir merkez sistemi ile Strickland, Skoll Foundation ile diğerlerinin kampanyaya katkıda bulunmaları sayesinde yeni bir denge kurmada başarılı olacaktır.

Birçok yalın ve hibrit modeller arasında ayrımın açıklığa kavuşturulması niçin gereklidir? Çünkü bu tanımlamalar mevcut iken sosyal faaliyetin farklı türlerini değerlendirmek için daha donanımlı oluruz. Bir çabanın toplumsal fayda oluşturduğu araçları ve amaçladığı toplumsal faydanın niteliğini anlamak, aralarında Skoll Foundation’ın da bulunduğu destekçilere bu faydaların sürdürülebilirliğini ve kapsamını tahmin etme, bir işletmenin zaman içindeki uyum ihtiyacını saptama ve girişimsel sonuç potansiyelini daha makul bir şekilde kestirme imkanı tanımaktadır.

Bu Konuyla Niçin İlgilenmeliyiz?

 

İlgi alanları piyasa tabanlı ve fiyat odaklı modellere yönelen ve veri odaklı yoruma tabi olan ekonomistler tarafından uzun süre dışlanan girişimcilik, son yıllarda yeniden ilgi görmeye başlamıştır. Schumpeter, William Baumol ve az sayıdaki diğer bilimciler tarafından atılan temelin üzerine bir eyler inşa etmek, girişimcinin “üretim ve dağıtım” teorisindeki haklı yerini yeniden yorumlamayı gerektirmekte ve bu süreçte girişimcinin belirleyici rolünü göstermektedir.6 Ewing Marion Kauffman Foundation’ın CEO’su Carl Schramm’a göre girişimciler, “ekonomik bağlamda göz ardı edilip açıkça kapsam dışı bırakılsalar da”7 işletme sisteminin temel unsurlarından muaf ve piyasa ekonomileri için kesinlikle vazgeçilmez birer öğedirler.

Ciddi düşünürlerin de sosyal girişimciliği hafife aldıklarını düşünüyor ve bu terimin gelişigüzel kullanılmasının, kavramın anlamını ve toplumların nasıl değiştiğini ve ilerlediğini anlamaya çalışanlara verilen önemi azaltmasından endişe ediyoruz. Bize göre sosyal girişimcilik, toplumların gelişmesi için ekonomilerin kalkınmasına yönelik girişimcilik kadar gerekli ve temelleri çok daha sağlam. Bu hususlar çerçevesinde söz konusu kavram, şimdiye kadarki en yoğun ilgiyi görmüştür.

Açıkça görülüyor ki bu alana yönelik çalışmaların niçin ciddiye alınmadığı da dahil olmak üzere sosyal girişimcilik hakkında öğrenilecek ve anlaşılacak çok husus var. Bizim görüşümüz, sosyal girişimciliğe ilişkin daha net bir tanımın, bu alanın gelişmesine katkıda bulunacağı yönündedir. Sosyal girişimci, belirli bir kesimin -ihmal edilmesine, marjinalleşmesine veya mağdur olmasına yol açan talihsiz fakat istikrarlı dengeyi hedefleyen, kendi ilhamı, doğrudan eylemi, yaratıcılığı, cesareti ve tahammülü ile bu durumu katlanılabilir bir hale getiren ve hedef grup ile toplumun büyük bir kesiminin daimi fayda sağlamasını güvence altına alan yeni ve istikrarlı bir dengenin kurulmasını amaçlayan ve etkileyen bir kişi olarak görülmelidir.

Bu tanım, sosyal girişimciliği toplumsal hizmet sunumundan ve sosyal aktivizmden ayırt etmeye yardımcı olmaktadır. Toplumsal hizmet sağlayıcıları, sosyal aktivistler ve sosyal girişimciler genellikle birbirlerinin stratejilerini benimsemesi ve hibrit modeller geliştirmesi, bize göre bu terimlerin küçümsenerek kullanılmasından daha az kafa karıştırıcı ve daha saygıdeğer bir faaliyettir. Umarız yapmış olduğumuz gruplandırma, her bir yaklaşımın topluma sağladığı değerin anlaşılmasına yardımcı olur ve olumlu yönde toplumsal bir değişime imza atmak isteyenler arasında daha yüksek bir kavrama ve daha bilinçli bir karar verme sürecine öncülük eder.

Açıklamalar

Yazarlar, Skoll Foundation bünyesinde görevli olup bu makalenin ön taslaklarını okuyan ve makalenin hazırlanmasına önemli fikirleriyle katkıda bulunan Operasyon Direktörü Richard Fahey’e ve Kıdemli Program Yöneticisi Ruth Norries’e teşekkürlerini sunmaktadırlar.    
  1. J. Gregory Dees’in “Sosyal Girişimciliğin Anlamı” adlı kitabından Jean-Baptiste Say’in alıntısı yeniden biçimlendirilmiş ve revize edilmiştir. 30 Mayıs 2001.
  2. Joseph A. Schumpeter, Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi (New York: Harper, 1975): 82-85.
  3. Peter F. Drucker, Yenilik & Girişimcilik (New York: Harper Business, 1995): 28.
  4. William J. Baumol’un “Görünmez İnsanların Dönüşü: Kaşiflere ve Girişimcilere Yönelik Mikroekonomik Değer Teorisi” adlı kitabından Israel Kirzner’in alıntısı.
  5. Dees, 2.
  6. Baumol, 1.
  7. Carl J. Schramm, “Girişimsel Kapitalizm ve Bürokrasinin Sonu: Karşılıklı Riskten Kaçınma İletişiminin Yeniden Şekillendirilmesi”, 2.

Roger L. Martin, 1998 yılından beri Toronto Üniversitesi’nin Joseph L. Rotman İşletme Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktadır. Okulun Kurumsal Vatandaşlığa yönelik AIC Enstitüsü’nde müdür ve Skoll Foudnation’da yönetim kurulu üyesidir. 2004 yılında Marshall McLuhan Vizyon Liderliği Ödülüne layık görülmüş ve 2005 yılında Business Week’in Yedi “Yenilik Gurusundan” biri ilan edilmiştir.

 

Sally Osberg, 2001 yılından beri Skoll Foundation’ın Genel Müdürü ve CEO’su olarak görev yapmaktadır. Osberg, Skoll bünyesine katılmadan önce San Jose Çocuk Keşif Müzesinin müdürlüğünü yapmıştır. Ayrıca Oracle Eğitim Kuruluşu ve Çocuk Keşif Müzesi’nin yönetim kurullarında üyelik yapmıştır. Yardımseverliğin değişen içeriği ile ilgili kaleme aldığı makalesi, 2006 yılında Oxford Üniversite Yayınları tarafından yayınlanan Sosyal Girişimcilik: Sürdürülebilir Toplumsal Değişimin Yeni Modelleri adlı kitaba dahil edilmiştir.

#Aktivizm #SosyalGirişimcilik
06 / 06