SİVİL TOPLUM

Sosyal inovasyon ve esneklik birbirini nasıl geliştirir?

02 / 02

Tarihte kötü sonuçlar doğuran başka bir inovasyon örneği de, yerli Kanadalılar için geliştirilen yatılı okulu sistemi. Bu sistemi savunanlar, yerli insanlara “yardım etmenin” en iyi yolunun Avrupa kültürünü, dilini, dinini ve ekonomik uygulamalarını öğreterek onları asimile etmek olduğuna inanmışlardı. Bunu gerçekleştirmek için Kanada hükümeti yüzlerce çocuğu evlerinden ayırdı ve ana dillerini kullanmalarını yasaklayarak yatılı okullara yerleştirdi. O dönemde çoğu beyaz Kanadalı bu uygulamayı Birinci Akvam’ın  sorunlarına karşılık inovatif bir çözüm olarak gördü. Ancak zamanın toplumsal felsefesinin ışığında bile, sorunun sistemik doğasını hesaba katmayan bir müdahaleydi. Müdahale, yerel topluluklarının esnekliğini baltalayarak, girişimin çözmeyi denediği sorunları büyük ölçüde ağırlaştırdı. Toplumsal bağları ve şecereleri tahrip etti, bütün bir neslin sadece asimile olmasına neden olmakla kalmayıp kültürel kimliğini de yok etti. Bu, inovatif bir girişime kalkışırken toplumsal bir sorunun sistemik doğasının dikkate alınamadığı uç bir örnek.

Esnekliği anlamak, sosyal inovasyoncuların çözüm yaratma sürecinde yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya yaklaşımları dengelemelerine yardımcı olabilir. Örneğin, yardım kuruluşları, mülteciliğin neden olduğu travmanın kamplarda yaşayan Eritreli kadınlarda travma sonrası stres yaratacağından endişe ediyorlardı. Ancak kadınlar tutarlı nedenler ve hikâyeler oluşturup bunları başkalarıyla paylaşabildiği sürece, stresin de yönetilebilir olduğu ortaya çıktı. Benzer şekilde, insanlara geleneksel yiyeceklerini (“kıtlık yiyecekleri” gibi) sağlamak için çaba gösterildiğinde, topluluklar kıtlığa karşı çok daha dirençli çıktılar. Bunlar gibi deneyimler nedeniyle, uluslararası yardım kuruluşları, yukarıdan aşağıya çözümlerle hızlı tepkiler yerine, giderek bölge insanlarıyla (dinleme ve öğrenme yoluyla) daha yakından çalışıyor.6

Devletler, parametrelerin belirlenmesini ve yerel seviyelerde inovasyon fırsatlarının yaratılmasını güçlü bir biçimde etkiliyor. Buna en iyi örneklerden biri, Brezilya hükümetinin artan HIV-AIDS vakalarına sunduğu çözümdü. 1990 yılında Dünya Bankası, Brezilya’nın hastalıktan en çok etkilenen ülkelerden biri olduğunu ve Brezilyalıların Güney Afrika’daki insanlardan neredeyse iki kat daha fazla etkilendiğini tespit etti. Dünya Bankası, hem Brezilya hem de Güney Afrika’da 2000 yılına kadar astronomik artışlar görüleceğini tahmin etmişti. Brezilya’nın HIV-AIDS’li insanları tedavi etmek için çaba göstermekten vazgeçmesini, bunun yerine hastalığı önlemeye odaklanmasını önerdi. Ancak Brezilya hükümeti tavsiyeyi görmezden gelerek yerel yaratıcılığın ve inovasyonun önünü açmaya karar verdi. Parametreler, hiç kimsenin (gelir, statü veya okuryazarlık seviyesine bakılmaksızın) tedavi edilemeyecek kadar değersiz bulunmaması yönünde biçimlendirildi. Anti-viral ilaçların maliyetini azaltmak için Dünya Sağlık Örgütü’ne yönelik lobi çalışması yapıldı ve kondom kullanımını cazip hâle getirmek için etkili bir iletişim stratejisi başlatıldı. Daha sonra, yerel bölgelerin rahipleri ve rahibeleri de dahil olmak üzere toplum liderlerine, hastalık bulaşmış her kişiye nasıl ulaşacaklarını anlatmak için muazzam ölçüde sağduyu kazandırıldı. Sağlık hizmetlileri, STK’ların yanında yer alarak test, eğitim, ilaç ve denetleme dahil olmak üzere, ihtiyaç duyulan tüm hizmetleri sağlamak için çalıştılar.

Okuryazarlık oranının düşük olmasına rağmen, Brezilya tüm bölgelerde ABD ile aynı uyum oranını yakaladı. 2000 yılına gelindiğinde, enfeksiyon oranı Dünya Bankası tarafından tahmin edilen 4’te 1’den, 160’ta 1’e düştü. Bu, başarılı olmuş bir esneklik teorisi örneği: Soruna ve çözüme sistematik olarak bakıldı, ölçeklemeler ve alt sistemler geliştirildi, yerel bilgi ve hükümet politikasının çözüm üretirken oynayabileceği roller dikkate alındı.7

Sosyal İnovasyonun Esnekliğe Katkısı

Bir sosyal inovasyon yaklaşımının sunduğu en önemli özelliklerden biri, insanların sosyal sistemlerin adaptasyonunu veya dönüşümünü anlamalarına yardımcı olmasıdır. Bu yaklaşım özellikle bu süreçlerin gerçekleşmesine yardımcı olan çeşitli aktörlere (sosyal girişimciler ve sistem girişimcileri gibi) ışık tutar.5

Sosyal girişimciler üzerine çok sayıda araştırma yapıldı. Ancak daha büyük sistematik etki yaratmak için inovatif fikirlerden yararlanma fırsatlarını bulmaktan sorumlu olan sistem girişimcileri üzerine çok daha az sayıda araştırma var. Sistem girişimcilerinin becerileri, sosyal girişimcilerinkilerini tamamlamakla beraber onlardan farklı.

Sistem girişimcisi, inovasyon döngüsündeki farklı noktalarda farklı roller oynar, ancak bu rollerin tamamı egemen sistemin kaynaklarına alternatif bir yaklaşım getirme fırsatları bulmaya yönelir. Fırsatlar, çoğu kez siyasi iş hacmi, ekonomik kriz veya kültürel değişim yoluyla serbest bırakılan kaynaklar sayesinde ortaya çıkar. Kanada’da bulunan British Columbia’daki (BC) Büyük Ayı Yağmur Ormanları’nda, yerel halkın toprak iddiasıyla BC mahkemelerine başvurmasının ve Greenpeace International’ın başarılı  pazarlama kampanyasının ardından siyasi ve ekonomik bir kriz gün yüzüne çıktı. Bu kriz, sistem girişimcilerinin (birkaç STK’nın koalisyonu) bir dizi toplantı yapmaları ve birbirlerine şiddetle muhalif olan paydaşların (yerel gruplar, tomruk üreten şirketler ve topluluklar, BC hükümeti, ve çevre üzerine çalışan STK’lar) farklılıklarını bir kenara bırakıp çözüm üretmeye başlamaları için fırsat yarattı.

Bu tür çözümler çoğaldıkça, sistem girişimcilerin rolü de değişti: Aracı rolüne büründüler. Statükoya gerçek bir alternatif sunan finansal, sosyal ve teknik çözümler oluşturdular. Etkin aktörlerden ve fikirlerden oluşan koalisyonlar bir kez kurulduktan sonra, sistem girişimcileri başka bir rol daha üstlendi: Bu fikirleri, kaynakları, politikaları ve medya aracılığıyla alternatifi destekleyebilecek kişilere satmak. Yeni koruma politikalarını, finansal destek paketlerini ve kültürel tanıtımları resmileştirmek için yasalar hazırlandığında, sistem girişimcileri tekrar döngünün başlangıcında yer alıp statükoyu yeniden tanımlayıp meydan okuyan rollerine geri döndüler. Bu süreçte, bu tür dönüşümleri ve adaptasyonları yönetmeyi sağlayan sosyal sistemin kapasitesi bir bütün olarak güçlendirildi. Aynı sürecin biraz değiştirilmiş bir modeli, şu anda, kuzey ormanlarıyla ilgili müzakerelerde kullanılıyor.8

Birçok örnekte bu tür bir dönüşüm uzun yıllar alıyor. Dönüşüm, yenilikçi bir alternatifin geliştirildiği ve bir fırsat penceresi açıldığında daha fazla ölçeklendirildiği uzun bir hazırlık dönemini gerektiriyor. Şili’de, yerel balıkçılığın tanıtımı için bir fırsat penceresi, çevresel (aşırı balık avlama nedeniyle yerel balıkçılığın çökmesi) ve politik bir krizin (Başkan Augusto Pinochet’in rejimini bozan darbe) kesişmesiyle açıldı. Sistem girişimcileri, bu tür bir fırsat için yıllar boyu beklemişlerdi. Bu süreçte birkaç topluluk arasında deney sahaları oluşturdular, ulusal ve uluslararası bilim insanından oluşan bir gölge ağ (shadow network) yarattılar. Pinochet’ye hizmet etmekle yükümlü siyasetçiler ve bürokratlarla iyi ilişkiler kurdular. Bu hazırlıklar sayesinde, darbeden sonraki birkaç yıl içinde, yeni bir balıkçılık yasası kabul edildi, topluluk temelli balıkçılık ve çevre odaklı yönetim değer kazandı.9

Elbette “acil durum yönetimi” bazı kültürlerde diğerlerinden daha kolaydır. Bazı kültürler, inovasyon için gerekli olan brikolaj yaklaşımıyla fikirleri birleştirerek, özgürce ve hızlı bir şekilde hareket etmelerine olanak tanır. Toplumsal, örgütsel ve bireysel düzeylerdeki esneklik çalışmaları, aynı nitelikler krize ve çöküşe karşı esnek olan örgütleri ve toplulukları karakterize eder. Bu örgütlerin ve toplulukların paylaştıkları özellikler ise alt düzeyde hiyerarşi, yeterli çeşitlilik, suçlamak yerine öğrenmeye değer verme, deney için alan yaratma ve karşılıklı saygıdır. Bunlar, genel esnekliği destekleyen niteliklerdir. Bu özellikler sahiplenilirse, sosyal inovasyon kapasitesi de artar. Bu da, bütün toplumun esnekliğini geliştiren erdemli bir döngü yaratır.10

Son Sözler

Sosyal inovasyonda yer alan insanlar ve dirençli/esnek bir toplum yaratmak için çalışanlar birbirlerinden çok şey öğrenebilir. Esneklik teorisi, adaptasyon ve dönüşüm süreçlerinin dinamik, döngüsel ve sonsuz olduğunu öne sürer. Sosyal inovasyon da sabit bir çözüm değildir. Kişisel, örgütsel ve toplumsal bütünlüğe ve kimliğe dayanan sürekliliği garantiye alan, sosyal direnci geliştiren ve karmaşık sistemlerin değişmesine izin veren bir sürecin parçasıdır.

Dirençli bir toplum yaratmak için, yalnızca inovatif fikirlerle ortaya çıkan sosyal girişimcilere bel bağlamamak da önemlidir. Aynı şekilde, inovatif fırsatlar sadece devletten beklenmemelidir. Bunun yerine, kriz, afet veya stratejik vizyonun en umut verici alternatif çözümler için kaynakları güvence altına alan o pencereyi açtığı anları kollamalıyız.

Son olarak, sosyal girişimciyi tamamlayan yeni bir tür girişimci olan sistem girişimcisine odaklanmak önemlidir. Sistem girişimcisi, egemen yaklaşım karşısında umut veren alternatifleri belirleyen sonra da bu inovasyonları ölçeklendirmek üzere fırsatları teşvik ederek bunlardan yararlanmak için başkalarının ağlarıyla çalışan kişidir. Sistemin tüm seviyelerinde çalışan sistem girişimcisi, alternatifler geliştirir, kaynakları kendine çeker ve sistemin dönüştürülmesi için çalışır.

 

Açıklamalar

  1. Bunker Roy ve Jesse Hartigan, “Empowering the Rural Poor to Develop Themselves: the Barefoot Approach,” Innovations, Cilt. 3, no. 2, 2008: s. 67-93.
  2. Ann S. Masten, “Ordinary Magic: Resilience Processes in Development,” American Psychologist, cilt. 56, no. 3, Mart 2001: d. 227-238. Brian Walker, C.S. Holling, Stephen R. Carpenter, ve Ann Kinzig, “Resilience, Adaptability and Transformability in Social–Ecological Systems,” Ecology and Society, cilt. 9, no. 2, 2004: s. 5. Karl E. Weick ve Kathleen M. Sutcliffe, Managing the Unexpected; Resilient Performance and the Age of Uncertainty,New York: John Wiley and Sons, 2011. Charlie Edwards, Resilient Nation,Londra, Demos, 2009. Simon A. Levin ve diğerleri, “Resilience in Natural and Socioeconomic Systems,” Environment and Development Economics, Cilt. 3, No. 2, 1998: s. 221-262.
  3. Crawford S. Holling, “Understanding the Complexity of Economic, Ecological, and Social Systems,” Ecosystems, Cilt. 4, No. 5, 2001: s. 390-405.
  4. http://www.youtube.com/watch?v=LH7V3f7tbko&feature=related),
  5. http://www.etcgroup.org/content/new-biomassters
  6. Astier M. Almedom ve diğerleri, “Use of ‘Sense of Coherence (SOC)’ Scale to Measure Resilience in Eritrea: Interrogating Both the Data and the Scale,” Journal of Biosocial Science, Cilt. 39, No. 1, 2007: s. 91-107.
  7. James W. Begun ve Brenda Zimmerman, “Health Care Organizations as Complex Adaptive Systems,”Advances in Health Care Organization Theory, Editörler: Stephen Mick ve Mindy Wyttenbach, San Francisco: Jossey-Bass Publishing, 2003: s. 253-288.
  8. Darcy Riddell ve diğerleri, “Agency and Innovation in a Phase of Turbulent Change: Conservation in the Great Bear Rainforest,”  Using a Positive Lens to Explore Social Change and Organizations içinde, Editörler: Karen Golden-Biddle ve Jane E. Dutton, New York: Routledge, 2012.
  9. Stefan Gelcich ve diğerleri “Navigating Transformations in Governance of Chilean Marine Coastal Resources,” Proceedings of the National Academy of Sciences, Cilt. 107, No. 39, 2010: s. 16794-16799.
  10. Rob Maunder ve diğerleri “Applying the Lessons of SARS to Pandemic Influenza: An Evidence-based Approach to Mitigating the Stress Experienced by Healthcare Workers,” Canadian Journal of Public Health, Cilt. 99, Sayı 6, 2008: s. 486-488.

Frances Westley, Waterloo Üniversitesi’nin Sosyal İnovasyon bölümünde, JW McConnell Kürsüsü’nde ders veriyor. Üniversitenin Waterloo Sosyal İnovasyon ve Esneklik Enstitüsü’nü de yönetiyor.

#Esneklik #İletişim #SosyalGirişimcilik #SosyalİnovasyonTeorisi #Tarım
02 / 02