Yöntem 2: İlişkileri Öncelik Sırasına Koymak | İlişkiler, hem o anlık işler bakımından hem de ileride karşılaşılabilecek zorluklar bakımından bir kurumun en değerli varlığıdır. Güçlü ilişkiler kurmanın ve sürdürmenin püf noktalarından biri, “ortak taahhüt” şeklinde adlandırdığımız “adil davranış” yapısını oluşturmaktır. Kitlesel kaynak kullanımına ilişkin bir araştırma, insanları bir süreçte rol almaya motive eden en belirgin faktörlerden birinin, katılımcıların söz konusu süreci adil bulup bulmadıkları olduğunu ortaya koymuştur.9 Bu bağlamda, kararların nasıl alınacağı, katılımcıların sağladıkları girdi sonucunda ne olacağı, nihai ürüne nasıl erişecekleri ve herkesin uyacağı temel kuralların neler olacağı göz önünde bulundurulur. Devrim aktörleri katılımcı inisiyatiflerinin dayanağı olarak ortak bir değerler, taahhütler ve beklentiler bütününe sahip olmanın getirdiği merkeziyetçiliği ortaya koyarlar.
Ortak taahhütün en baştan katılımcılarla birlikte ortaya konması, insanların sürçte geri dönecekleri bir mihenk taşı yaratır ki bu da sürecin işlemesine yardımcı olur. Bu sayede, ortak taahhüt bir inovasyon etrafında doğmakta olan bir topluluğu bir arada tutan yapıştırıcı görevi görür.
İnovasyon sürecinde ilişkilere öncelik verilmediğinde ne olur? Bu konuda verilecek örneklerden biri, tasarımcıların katılımcılardan fikirlerini paylaşmalarını veya esasen işleme dayalı ve ilişkilere öncelik vermeden prototip ile etkileşime geçmelerini istemesidir. Etkileşimler nazik ve sıcak bir atmosferde gerçekleşse de önceden belirlenmiş bir amaca yönelik zorlama etkileşimler uzun vadede nadiren kolektif inovasyonu ya da esnekliği doğurur. Bunun yanında, bilinçli bir şekilde uygulanmazsa, ilişkileri önceliklendirmenin karanlık yanları da olacaktır. Örneğin, bir kurum hali hazırda çalışmakta rahat ettiği insanlarla ilişkisini önceliklendirmeyi tercih edebilir ve ve böylece “çemberin içindekiler ve dışındakiler” durumuna yol açabilir ya da karar verme süreçlerinde belirli insanları kayırma eğilimi gösterebilir.
İlişkiler önceliklendirilirken dengeli bir yaklaşım sergileyen devrim aktörlerinden biri Chorus Foundation’dır. Chorus, sağlam bir strateji ve bir dizi karar kriteri geliştirmenin, aynı anda derin ilişkisel süreçlerin ve kurum kültürünün geliştirilmesiyle sağlanabileceğini keşfetmiştir. “Bu iki kutup arasında işleyebilecek, esneklik ve katı strateji arasındaki yaratıcı gerilimleri faydaya dönüştüren ortak bir nokta olduğuna inanıyoruz,” ifadelerine yer veren Chorus’un Kurucusu ve Genel Müdürü Farhad Ebrahimi sözlerini şu şekilde sürdürmüştür: “Bizler için bu dengenin sırrı, ilişkilerin önceliklendirilmesidir.”
Bu, Chorus personellerinin finansman kapsamında bağış yapılan kişiler ile iletişim halinde olduklarının yanı sıra ilgili kişilerin düzenledikleri kampanyalara ve girişimlere katıldıkları ve gerçek ilişkiler ve dostluklar kurdukları anlamına gelmektedir. Ebrahimi: “Bizim için süreç, faaliyet gösterdikleri toplumlarda desteklediğimiz işletmeler ile zaman geçirmekle başlar – burada yardımseverlik terminolojisine göre klinik bir “saha ziyaretinden” ziyade tüm personeller ve gruplar ile vakit geçirilmesi ifade edilmektedir.” sözlerine yer vermiştir.
Chorus’un kurduğu ilişkiler, resmi bir sürecin parçası olup olmamasına bakılmaksızın hibe alan kişileri yeni fikirler üretmeye, bunun yanında sorgulamaya ve eleştirmeye teşvik etmiştir. Ebrahimi’nin de dediği gibi: “Bu ilişkiler bize ağır bağış süreçlerimizi gözden geçirmek konusunda ilham olmuştur (bizi bunu yapmak durumunda bırakmıştır demek daha doğru bile olabilir.)
İlişkileri önceliklendirmeye dair beş adımı aşağıdadır:
- Sürece dahil olan herkes ile zaman geçirmek.
- Sürecin başlangıcında herkesçe kabul gören net taahhütler, kurallar ve uygulamalar eşliğinde bir “ortak taahhüt” belirlemek ve bu ortak taahhüdü mihenk taşı olarak kabul etmek.
- Topluluk duygusunu aşılamak.
- Belirli bir projeden bittikten sonra da devam edecek ilişkiler kurmak.
- İlişkisel bir dünya görüşü benimsemek ve bu doğrultuda çaba sarf etmek.