Girişimsel Bağlam
Girişimciliğin başlangıç noktası, girişimsel bağlam olarak adlandırdığımız kavramdır. Steve Jobs ve Steve Wozniak için girişimsel bağlam, kullanıcıların, ana sistemi bir tapınak gibi koruyan merkezi IT kadrosu tarafından kontrol edilen, ana sistem bilgisayarlarına bağlı oldukları bir hesaplama sistemi idi. Kullanıcılar, sırada bekledikten sonra ve IT kadrosu tarafından tasarlanan yazılımı kullanarak hesaplama işlemlerini yerine getirmekteydi. Kullanıcılar sıra dışı bir işlem gerçekleştirmeye yönelik bir yazılım programı istediklerinde kendilerine, programlamanın yapılabilmesi için altı ay beklemeleri söylenmişti.
Kullanıcıların bakış açısına göre bu deneyim verimsiz ve yetersizdi. Fakat merkezi hesaplama modeli, kullanılabilir tek model olduğundan kullanıcılar bu duruma tahammül göstermiş ve gecikmeler ile yetersizlikleri iş akışlarının bir parçası haline getirmişlerdi. Böylelikle yetersiz de olsa bir denge kurulmuştu.
Sistem dinamikçileri, bu tür bir dengeyi “dengeli geribildirim döngüsü” şeklinde adlandırmaktadırlar, çünkü sistemi mevcut dengesinden saptırma ihtimali bulunan güçlü bir etki söz konusu değildir. Bu, klimadaki termostata benzemektedir; sıcaklık yükseldiğinde klima çalışır ve sıcaklığı düşürür ve sonuçta termostat klimayı kapatır.
Kullanıcıların kullanmak zorunda kaldıkları merkezi hesaplama sistemi, özel bir denge türüdür: yetersiz denge. Bu durum, termostatın düşük bir sıcaklık değeri olan beş dereceye ayarlanmasına ve odadaki herkesin üşümesine eşdeğerdir. İnsanlar, zorunda olmamayı dileyerek fakat istikrarlı ve tahmin edilebilir bir sıcaklık değerine sahip oldukları bilinciyle ekstra kazak giyerler.
Pierre Omidyar ve Jeff Skoll, coğrafi üsse sahip piyasaların, alıcı ve satıcıların menfaatlerini optimize edememesinde yetersiz bir dengenin söz konusu olduğunu saptamıştır. Satıcılar, genellikle en iyi alıcının kim olduğunu; alıcılar da en iyi satıcının kim olduğunu (veya mevcut olup olmadığını) bilememişlerdir. Bunun sonucunda ilgili piyasa alıcılar ya da satıcılar için ideal bir ortama dönüşmemiştir. Örneğin kullanılmış ev eşyalarını satan kişiler, ideal alıcı sayısına veya türüne ulaşamasalar da, fiziksel olarak yakın alıcıların dikkatini çeken garaj satışları gerçekleştirmişlerdir. Nadir bulunan ürünleri satın almaya çalışan kişilerin başvurabilecekleri tek kaynak, istedikleri ürünleri veya bunlara yakın seçenekleri bulabilmeleri için Sarı Sayfa dizinleri ve telefon görüşmeleridir. Alıcılar ve satıcılar daha iyi bir yanıt alamadıklarından, istikrarlı fakat yetersiz bir denge hüküm sürmüştür.
Ann ve Mike Moore, ailelerin bebeklerini taşımak için sahip oldukları sınırlı seçeneklere yönelik vasatın altında bir dengeye dikkat çekmiştir. Belirli görevleri yerine getirirken bebeklerini de yanlarında taşımak isteyen ailelerin iki seçeneği mevcuttur: evin günlük işlerini yaparken bebeklerini tek kollarında tutmayı öğrenmek veya bebeği puset, çocuk arabası veya yürütece oturtarak yanlarında tutmak. Her iki seçenek de idealin altındadır. Herkes, yeni doğan bebeklerin anne ve babaları ile yakın fiziksel temas sonucu kurulan bağdan faydalandıklarını, fakat en ilgili ve çocuklarına düşkün ebeveynlerin bile bebeklerini sürekli kucaklarında taşıyamayacaklarını bilir. Diğer seçeneklerde aileler bebeklerini bir kollarından diğer kollarına almayı ve “tek kolla kağıt asmaya” alışmayı ya da uyku vaktinde işlerini halletmeyi başaramazlar.
Fred Smith ise uzun mesafeli kurye hizmetinde yetersiz bir denge keşfetmiştir. FedEx yaygınlaşmadan önce bir ülkeden başka bir ülkeye kargo gönderilmesi kolay bir iş değildi. Yerel kurye hizmetleri kargonuzu teslim alır ve kargoyu uzak varış yerine (kargo, buradan da nihai teslimat ya da ulusal bir şirket olması durumunda yerel kuryenin o şehirdeki işletmesine teslim amacıyla üçüncü bir şahsa verilmektedir) götürecek olan tanınmış bir taşıyıcıya teslim ederdi. Bu sistem lojistik açıdan karmaşık bir nitelik taşıyordu, birçok aktarma içeriyor ve zamanlama, tanınmış taşıyıcıların ihtiyaçlarına göre belirleniyordu. Bir şeyler çoğunlukla yanlış giderdi fakat sorunları çözmek için hiç kimse sorumluluk üstlenmezdi. Kullanıcılar yavaş, güvensiz ve yetersiz bir hizmet ile yaşamayı öğrendiler. Bu, hiçbir kullanıcının değiştiremeyeceği tatsız fakat kalıcı bir durumdu.