SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Sosyal İnovasyon İçin Tasarım Odaklı Düşünme

03 / 06

Tasarım odaklı düşünmeden yararlanmış olabilecek bir program varsa, o da Afrika’daki sineklik dağıtımıdır. Sineklikler iyi tasarlanmışlar ve kullanıldıklarında sıtmaya yakalanma olasılığını düşürmekte faydalıydılar5. Dünya Sağlık Örgütü, 5 yaş altı çocuklarda sıtmaya bağlı ölüm vakalarının Etiyopya’da %51, Gana’da %34 ve Ruanda’da %66 oranında düşmesini sağladığına inanarak, sineklikleri övüyordu6. Bununla birlikte, sinekliklerin dağıtım biçimi beklenmeyen sonuçlar doğurdu. Örneğin, Kuzey Gana’da hamile ya da beş yaş altı çocuk annesi kadınlara sineklikler ücretsiz dağıtıldı. Bu kadınlar, yerel kamu hastanelerinden ücretsiz sinekliklerini kolayca alabildiler. Geri kalan herkes içinse, sinekliklere ulaşmak zordu. Yakın zamanda sıtmaya yakalanmış, iyi eğitimli bir Ganalı Albert, kendisine hiç bir sineklik altında yatıp yatmadığı sorulduğunda “hayır” cevabını verdi; Tamale şehrinde sineklik satın alabileceği bir nokta yoktu. Birçok insan sinekliklere ücretsiz erişebildiğinden, sineklik satmak mağaza sahipleri için karlı değildi. Ama hastaneler de ilave sineklik satmak için uygun donanımda değillerdi.

Albert’in deneyiminde görüldüğü üzere, bir program tasarlayan kişilerin yalnızca form ve işlev değil, aynı zamanda dağıtım kanallarını da göz önünde bulundurmaları kritik önem taşıyor. Ücretsiz sinekliklerin Albert gibi kişileri zaten hedeflemediği, Albert’in proje kapsamı dışında kaldığı savunulabilir. Ancak bu oldukça büyük bir fırsatı kaçırmak anlamına gelir. Sistemin tamamını göz önünde bulundurmadan sinekliklerin geniş kitlelere dağıtılması ve haliyle sıtmanın kökünün kurutulması mümkün değildir.

Tasarım Odaklı Düşünmenin Kökeni

 

IDEO 1991 yılında, (1982’de Apple Computer’ın ilk faresini yaratan) David Kelley Design ve (1982’de ilk dizüstü bilgisayarı tasarlayan) ID Two şirketlerinin birleşmesiyle kuruldu. Başlangıçta IDEO, Palm V kişisel dijital asistanı, Oral-B diş fırçaları ve Steelcase sandalyeleri gibi geleneksel tasarım işlerine odaklandı. Bunlar, yaşam dergilerinde ya da modern sanat müzelerinde kaide üzerinde sergilenen nesnelerdendi.

2001’de, IDEO’dan artık geleneksel tasarım yaklaşımının çok uzağında görünen problemleri ele alması beklenir olmuştu. Bir sağlık kuruluşu yeniden yapılanma sürecine yardımcı olmamızı, yüzyıllık bir imalat şirketi müşterilerini daha iyi anlayabilmeyi ve bir üniversite geleneksel sınıflarına alternatif yaratıcı öğrenme ortamları yaratmayı umuyordu. Bu tarz işler IDEO’nun tüketici ürünleri tasarlamaktan tüketici deneyimleri tasarlamaya geçmesine sebep oldu.

Tasarımın bu yeni alanını geri kalandan ayrıştırmak için ona, küçük “t” ile “tasarım” demeye başladık. Ancak bu ifade hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin edici gelmedi. Stanford Üniversitesi, Hasso Plattner Tasarım Enstitüsü (nam-ı diğer “d.school”) kurucusu David Kelley, tasarımla ilgili her soru sorulduğunda, tasarımcıların ne yaptığını açıklamak için terimin yanına “düşüncesi” kelimesini eklediğini fark etti. En sonunda “tasarım odaklı düşünme” terimi yerleşti7.

Bir yaklaşım olarak tasarım odaklı düşünme hepimizin sahip olduğu ancak daha geleneksel problem çözme uygulamaları tarafından göz ardı edilen becerilerden yararlanır. Merkezine insan odaklı ürün ve servisleri alırken, sürecin kendisi de son derece insancıldır. Tasarım odaklı düşünme, sezgilerimizi kullanabilmemiz, örüntüleri ayırt edebilmemiz, işlevselin yanında duygusal anlamı da olan fikirler oluşturabilmemiz ve kelimeler ya da sembollerden farklı araçlarla kendimizi ifade edebilmemize dayanır. Kimse duygulara, sezgilere ya da parlak fikirlere göre bir organizasyon yürütmek istemez. Ancak rasyonel ve analitik yaklaşıma aşırı güven duymak da risklidir. Tasarım sürecinin kalbindeki bütünleşik yaklaşım olan tasarım odaklı düşünme üçüncü bir seçenek sunar.

Tasarım odaklı düşünme süreci en iyi, muntazam adımlar silsilesindense, kesişen alanlar olarak düşünülebilir. Akılda tutulması gereken üç alan vardır: ilham alma, fikir geliştirme ve uygulama. İlhamı, çözüm arayışına motive eden sorun veya fırsat olarak; fikir geliştirmeyi, fikirlerin üretilmesi, geliştirilmesi ve test edilmesi olarak; uygulamayı ise proje aşamasından insanların hayatlarına giden yol olarak düşünün.

Bunlara adım yerine alan denmesinin sebebi, her zaman sırayla ele alınmamalarıdır. Projeler, tasarım ekibi fikirlerini detaylandırma aşamasındayken ya da yeni bir yöne gitme arayışındayken, ilham alma, fikir geliştirme ve uygulama döngüsünde birden fazla defa ileri geri dönebilir. Tasarım odaklı düşünme yaklaşımının, onu ilk kez deneyimleyenlere kaotik gelmesi şaşırtıcı değildir. Ancak kişi, proje süreci boyunca, sürecin (doğrusal, kilometre taşına dayalı süreçlerden farklı olsa da) bir mantığı olduğunu ve sonuçlar elde edilmesini sağladığını anlar.

03 / 06