SOSYAL GİRİŞİM

İdeal Hibrit Arayışı

03 / 05

Sorun #1: Yasal Yapı

 

Bugüne kadar çoğu ülkede kurumlara iki yasal yapı seçeneği sunuluyordu; ikisinin de kendine has getirileri vardı. Kâr amacı güden kurumlar çoğunlukla paydaşlarının değerini mümkün olduğunca arttırmaya odaklanır ve kazançlarını yatırımcılara dağıtmalarına izin vardır. Kâr amacı gütmeyen kurumlar ise yalnızca hayırsever faaliyetlerde bulunur, bunun karşılığında da vergi indirimlerinden yararlanırlar. Kâr amacı gütmeyen kurumlar, aynı zamanda bağış, yardım, gönüllü, karşılıksız profesyonel servis ve diğer ücretsiz ya da düşük maliyetli kaynakları çeken sosyal meşruiyet ve itibar gibi avantajlara da sahiptir.

Bu bağlamda, hibrit bir işletme kurmak isteyen girişimci, zorlu ve çoğu zaman karmaşık bir ikilem ile karşı karşıya kalır. Kâr amacı gütmeyen yapı tercih edildiğinde, ürün ya da hizmet satışı sonrası kazancı üzerinden vergi ödemekle yükümlü olabilir ve söz konusu faaliyetler temel hayır amacı ile yeterince bağlantılı değil ise vergi muafiyetini yitirebilir. Buna karşın, kurum için kâr amacı güden bir yapı tercih ediliğinde ise kurumun, rekabetçi piyasa dinamikleri ve genellikle kâr maksimizasyonunu önceliklendiren sorumluluklar karşısında sosyal etki konusundaki cesareti kırılabilir.

Tam da, kâr amacı gütmeyen kurum şeklinde tescil edilen bir hibrit işletme, mülkiyet paylarını yasal olarak yatırımcılara satamayacağı için özsermaye piyasalarına erişememektedir. Bunun yanında, kâr amacı güdecek bir yapıda kurulursa, en verimli sosyal fayda odaklı yaklaşımları bile sunsa, bağışçılarına kâr amacı gütmeyen bir kurum gibi vergi avantajları sunamamaktadır. Bu tercihi daha da zorlaştıran bir diğer durum ise şudur: girişimciler yasal sicil yaptırmaları gereken dönemde henüz ileriye dönük kaynak ihtiyaçlarını tamamen öngöremiyorlar ve henüz yolun başındayken iki seçenekten birine saplanıp kalma riski ile karşı karşıya kalıyorlar.

Çok sayıda hibrit işletme tarafından kabul edilen çözümlerden biri, her iki yasal yapının da sunduğu avantajlardan faydalanmaktır. Bu, biri kâr amacı güden, diğeri ise kâr amacı gütmeyen iki farklı tüzel kişilik kurulmasını gerektirir. Prematüre bebekler için düşük maliyetli kuvöz ticareti yapan Embrace isimli firma, en başta kâr amacı gütmeyen bir sosyal girişim olarak kuruldu. İşletme, ürünü Hindistan’da test ettikten sonra işletmenin daha fazla geliştirilmesine yönelik finansman için birçok seçenek keşfetti; ancak 501(c)(3) sayılı maddede yer alan finansman alternatiflerinin sınırlı olduğunu fark etti. Embrace, daha büyük bir sermaye ağına sahip olmak ve faaliyetlerini arttırmak için Embrace Innovations isimli kâr amacı güden işletmeyi kurdu. Kâr amacı gütmeyen işletme, kâr amacı güden işletmede pay sahibiydi; bu durum, kâr amacı gütmeyen işletmeye, sosyal fayda odağını korurken ortak girişimin faaliyetlerini kontrol etme yetkisi veriyordu.

Sağladığı faydalara rağmen bu çoklu işletme yaklaşımı, aynı zamanda karmaşık tasarım gereklilikleri ve yönetimin iş yükünü arttıran yönetsel ayrıştırma koşulları öngörmektedir. Hibritler için daha iyi seçenekler sunmak amacıyla yeni nesil yasal yapılar oluşturmaya yönelik birçok hamle yapılmıştır. Birleşik Devletler’de üç yapı söz konusudur: L3C, B Corp ve Flexible Purpose Corporation. L3C, limitet şirketin bir varyasyonudur ve başlıca şirketlere, özel dernekler gibi vergiden muaf kaynaklardan yatırım alma olanağı sunmak üzere tasarlanmıştır. B Corp yedi ülkede uygulanan ve dört ülkede onay bekleyen, işletmelerin, stratejik ve taktiksel iş kararları alırken toplumsal etki ve finansal analiz ile birlikte belirli bir sosyal faydayı göz önünde bulundurmasını gerektiren kurumsal yapıdır. Flexible Purpose Corporation

California ve Washington’da (belirtilen yerlerde Sosyal Amaçlı Şirket şeklinde anılmaktadır) onaylanan Esnek Amaçlı Şirket ise yönetim kurulu ve yürütücülerin paydaşları ile bir ya da daha çok sosyal ve çevresel amaç üzerine ortaklaşmasını gerektirir. Bunun yanında yöneticilerin sorumluluklarına karşı ek koruma önemleri içerir.

Dünya çapında farklı yasal hibrit işletme yapıları ortaya çıkmıştır. Örneğin Birleşik Krallık’ta bir Toplum Menfaati Şirketi (CIC), yatırımcılarına dağıtılan payı belirli bir kotada sınırlamayı kabul eden hibritlere vergi yardımları sağlamaktadır. Toplum Menfaati Şirketi, hükümet tarafından onaylanması üzerine varlıklarını “dondurur” ve toplumun genel menfaatine adar. Yatırımcılar, yatırımlarından tavan limitli temettü geliri elde edebilirler; ancak anapara asla geri alınamaz. Fakat Birleşik Devletler, Avrupa ve diğer her yerde tescil, yasal sistemlerin büyümeyi ve başarıyı nasıl etkilediği konusunda buz dağının görünen ucudur. Şirketler hukukunun vergi kanunu gibi alanları hem sosyal hem finansal değer amacı güden işletmeler düşünülerek tasarlanmamıştır. Yine de, yeni hibrit yasal yapıların doğuşu, yeni hibrit yapıda işletmelerin aktivitelerini arttıracaktır.

Geçerliliğini koruyacak olan husus ise hibritler için hangi kanuni yapının en iyisi olacağıdır.

 

Sorun #2: Finansman

 

Kanuni yapı bakımından finansman, hibritlerden ziyade kâr amacı güden ve kâr amacı gütmeyen işletmeler için gelişim göstermektedir. Kâr amacı güden sektör, özkaynak ve borç aracılığıyla finansmana yönelik araçlarını çeşitlendirmiştir. Diğer yandan, kâr amacı gütmeyen işletmelere finansman sağlamak için daha küçük fakat benzer şekilde özelleştirilmiş ulusal ve toplumsal kuruluş altyapısı, erken evre dernek bağışçıları ve girişim hayırseverleri altyapısı mevcuttur.
Kâr amacı gütmeyen sermayeye ilişkin bu kaynaklar sınırlı olsa da toplumsal bir misyon üstlenen işletmeler için uzun yıllardır standart bir finansman kaynağı niteliğindedir.

Hibritlerin finanse edilmesine yönelik güncel yöntem henüz belli değildir. Bu bağlamda benimsenen yaklaşımlardan biri, ticari faaliyetler için kâr amacı güden yatırımcılara, toplumsal faaliyetler için ise kâr amacı gütmeyen kaynak yaratma ve kamu yardımlarına erişim sağlayan farklı bir finansman stratejisidir. Dünyadaki en yoksul gecekondu mahallelerinden bazılarına tuvaletler tesis eden bir atık dönüştürme ve devreye alma şirketi olan Sanergy Inc. bu yaklaşımı benimsemektedir. 2011 yılında Sanergy’nin liderleri iki işletme kurmuştur: kâr amacı güden işletme ve kâr amacı gütmeyen işletme. Bu işletmelerin her biri, varlığını sürdürmek için birbirine bağımlıdır. Bu hibrit yapısı altında kâr amacı güden işletme, düşük gelirli toplumlarda sermaye yoğun sanitasyon teknolojisini ve altyapısını geliştirmekte ve yükseltmektedir. Bu finansman yaklaşımını benimseyen ve Sanergy’nin kurucu ortağı sıfatıyla hareket eden David Auerbach, şu ifadelerde bulunmuştur: “Bağışçıların, kâr amacı gütmeyen işletmelerde toplumsal misyon önceliklerinden memnun olduklarını ve yatırımcılarının, hijyenik sanitasyona yer verilmeden finansal amacımıza ulaşamayacağımızı bildiklerini fark ettik. Her ikisi de ayrılmaz bir şekilde birbiri ile bağlantılıdır.”

Birçok hibrit girişimci, farklı bir finansman stratejisine itimat etmek yerine başlangıçta kâr amacı gütmeyen bir sektörden finansman sağlamaya odaklanmaktadır. Kâr amacı gütmeyen sektörün bağış veya yardım şeklindeki geleneksel finansman kaynakları haricinde, özel derneklere özkaynak, borç veya her ikisi aracılığıyla yatırım tahsisatında bulunma imkanı sunan programla bağlantılı yatırımların (PRI), ABD hibritlerine sermayeye daha fazla erişim hakkı tanıdığı tarafımızca belirlenmiştir. Ayrıca birçok hibrit girişimcinin, bu erken evre finansman yapısı sayesinde destekleyici sermaye ortakları bulabildikleri saptanmıştır.

Bu esnada bazı hibrit girişimciler, daha standart kâr amacı güden finansman kaynaklarını hedeflemeye başlamışlardır. Yeni gelişen pazarlarda mikro girişimciler için ticari araçlar geliştiren Frogtek örneğine bakacak olursak şirketin CEO’su David del Ser, şirketin bir kâr amacı güden işletme şekline kurmaya karar vermiştir çünkü kuruluş finansmanının ana girişim sermayesinden tahsil edilebileceğini ve daha hızlı bir büyüme kaydedilebileceğini düşünmüştür. Fakat del Ser, girişim sermayesi tahsilatının başta öngörüldüğünden daha zor olduğunu kabul etmektedir. Bu zorluğun, getiri potansiyeli cazip olsa da yatırımcıların Frogtek’in riskini öngörememelerinden kaynaklandığını düşünmektedir. Yine de Frogtek, değerleri işletmenin değerleri ile örtülen yatırımcıları kendi tarafına çekmekte başarılı olmuştur.

Açıkça görülüyor ki girişim sermayesi sektörü tarafından kullanılan geleneksel erken evre özkaynak finansman yöntemleri sosyal girişimler için uygun değildir. Bunun yerine hibrit girişimciler ile aynı çifte hedefleri benimseyen yatırımcılara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu gruplardan biri, hibrit modellerden be bunların sosyal değer yaratma ve ticari gelir karışımından memnun olan etki yatırımcılarıdır. Küresel etki yatırım pazarının önümüzdeki on yıl içerisinde en az 500 milyar $ olacağına dair güncel tahminlere5 rağmen karşılaştığımız birçok hibrit girişimci, sermaye bulmada hala zorluk çekmektedir. Bu sorunun çözülmesi, piyasanın altında ve piyasa düzeyinde gelirler ile gelişmiş sermaye yerleştirme yapılarını kabul etmek zorunda olan yatırımcıların zihniyetlerini değiştirmelerini gerektirecektir.

03 / 05