Şirketlerin etkiyi genişletmelerine ve sürdürmelerine duyulan bu güven, birçok CEO görüşmesinde tekrarlanan konulardan biriydi. Lavizzo-Mourey, “Konuya nerden bakarsanız bakın, gıda tedarik zincirimizin bütününde yer alan şirketlerin sağlık üzerindeki etkisi, RWJ’nin finansmanıyla yapabileceğinden çok daha büyük,” diyor. “Yani onlarla etkileşime geçmemiz gerekiyor. Bazen hafifçe dürtmek, bazen biraz azarlamak, bazen eleştirmek gerekiyor ama bu geçmişte sahip olmadığımız bir ilişki. Şu anda, çalışanlarının sağlığını iyileştirmek için politikalar ve düzenlemeler uygulayan şirketler için ortak değerin veya finansal faydaların neler olabileceğini gerçekten anlamaya çalışıyoruz. ”
Omidyar Network, piyasa güçlerini sosyal girişimlere yaptığı yatırımlarla doğrudan destekliyor, ancak bunu yaparken gözünü daha geniş sistemik değişimlere dikiyor. Omidyar Network’ün Yönetici Ortağı Matt Bannick, “Hibelerin ve ticari yatırımların beraber işlemesinin oldukça güçlü olabileceğini keşfettik,” diyor. “Bu hibrit model, piyasadaki yenilikçi çözümleri yayabilmek için yatırım sermayesi kullanmamıza izin verirken, hibelerimiz inovasyonu ve girişimciliği mümkün kılan bir ortam yaratmamıza yardımcı oluyor.”
Yeni iş modellerine yatırım yapmak, tek bir işletmeyi aşan sistemik bir etki yaratabilir. Mikrofinansmanın kârlılığını gösteren ilk yatırımlar bütünüyle yeni bir endüstri yarattı. Daha yakın bir geçmişe bakarsak, Tesla’nın başarısı her büyük otomobil şirketini kendi elektrikli araçlarını geliştirmeye teşvik etti.
Doğrudan yatırımın ötesinde, vakıflar faaliyet gösterdikleri bağlamı değiştirerek şirketleri de etkileyebilir. Örneğin, vakıflar kurumsal davranışı ulusal veya küresel düzeyde yönlendiren kurallar ve teşvikler sistemini değiştirebilir. Mesela Heron Vakfı, ABD Menkul Kıymetler Borsası Komisyonu ile çalışan Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu’nu (Sustainability Accounting Standards Board – SASB) destekliyor. Amaçları ise anonim şirketlerin para akışını etkileyen sürdürülebilir faktörlerin açıkça denetlenebilir olmasını sağlamak. Böylece, kurumsal CEO’ları etkileyerek yatırımcıları kendilerine çekebilecekler. Ayrıca Skoll Vakfı tarafından desteklenen bir kurum olan CERES, kamu sigorta hizmetlileri ile çalışarak sera gazı üretimine yol açan firmaların sigorta primlerini artırıp, iklim risklerinin kamuya açıklanmasını sağlamıştı.
Sistem değişimini benimseyen vakıflar, ticari şirketlerle çalışmanın yanı sıra devletle çalışmanın da yeni bir yolunu buldular. Bu yol, geçmişte birçok vakfın yaptığı gibi yasalardan ya da yeni fonlar kazanmak yerine devletin mevcut programlarının uygulamasını iyileştirmekten geçiyordu. David ve Lucile Packard Vakfı‘nın başkanı ve CEO’su Carol Larson şunları söylüyor: “Devletin her zaman regülasyonları destekleyecek araçlara, teknolojiye veya bütçeye sahip olmadığını görmeye başladık. Yaptırım ve uygulama alanlarında hayırseverliğin de bir rolü var.”
Bu çabalar, mevcut programların binlerce veya milyonlarca yaşam üzerindeki etkisini, ulusal veya yerel siyasi tartışmaların çok altında bir operasyonel seviyede çalışarak geliştiriyor. Annie E. Casey Vakfı, gençlere ve ailelere yönelik sonuçları iyileştirmede devlet ve yerel yönetim kurumlarını desteklemek için entegre veri sistemlerine, liderlik gelişimine ve danışman ekiplerine uzun süredir yatırım yapıyor. Örneğin, vakfın danışmanları, çocuk adalet sistemlerinde gözaltını azaltmak için 300’den fazla vakada çalışarak ortalama günlük cezaevi nüfusunda yüzde 44’lük bir azalma sağladı.
Casey, benzer şekilde, Takım Kararı Verme (TKV) olarak adlandırılan bir yaklaşımı uygulamak için çocuk refahı üzerine çalışan kurumlarla işbirliğini başarılı bir şekilde sürdürüyor. TKV, eğitimli bir kolaylaştırıcıyı getirerek kurum süpervizörü, sosyal hizmet uzmanı, aile üyeleri veya çocukla ilgilenen başka herhangi bir kişiyle buluşturuyor ve çocuğu ailesinden ayırmadan onu güvende tutabilecek birden fazla yaklaşım planını değerlendirmelerini mümkün kılıyor. TKV uygulayanlar, çocukları bir yıl içinde aileleriyle yeniden bir araya getirmede yüzde 30 daha fazla başarı gösteriyor.
Rockefeller ise devlet katkısını artırmak için yeni bir yol buldu. Sandy Kasırgası’ndan sonra federal hükümetin planlama sürecinde toplum katılımı için bir mekanizma olmasa da, yeniden yapılandırma harcamalarına bir milyar dolar aktardı. Vakıf, değişime ayak uydurma ve toplum katkısını kilit seçim kriterlerinden ikisi yapan bir uluslararası tasarım yarışmasına sponsor olarak devleti yarışmanın kazananlarına yeniden inşa fonunu vermeye ikna etti. Vakfın yarışmaya fonlandığı 3.5 milyon dolarlık ödül milyon dolarlık yeniden inşa işine önemli ölçekte bir toplum katılımını ve değişim perspektifini de beraberinde getirdi.
2. Sektörlerarası koalisyonu şekillendirmek
Trump’ın seçilmesi, zaten kutuplaşmış durumdaki bir toplumu açık savaşa soktu. Ancak bariz düşmanlıklar her zaman toplumsal ilerleme sağlamaz. Ateşli tutkular ve retorik de değişimin önemli itici güçleridir, tıpkı çelişkili çıkarları uzlaştırabilen sessiz anlaşmalar gibi. Vakıflar, özellikle böyle dönemlerde nüfuz sahibi liderlerin dikkatini partilerin siyasi ajandalarına ve diğer sektörler arasında yöneltebilen az sayıdaki dürüst arabuluculardır. İster basit bir diplomasi, isterse daha kapsamlı sektörlerarası koalisyonlar aracılığıyla olsun, vakıflar toplumun bölündüğü bu dönemlerde kamu-özel-kâr amacı gütmeyen sektörler arasındaki anlaşmayı sağlayan yetenekleri sayesinde fazlaca ihtiyaç duyulan ustalığı gösterirler.
Bu fikir, özellikle yerel sorunlar ve o bölgenin topluluğuyla ilgili çalışan vakıflarda daha belirgindi. Greater Buffalo Community Vakfı‘nın CEO’su Clotilde Perez-Bode Dedecker “Sahip olduğumuz en yüce değer, sürdürülebilir sistem değişimine aracılık etmektir,” diyor. “Yeni kamu, özel ve toplumsal ortaklık kümeleri oluşturarak aracı olmalı ve daha sonra politik döngüleri geride bırakacak kadar topluluk mülkiyeti oluşturmalısınız (buna “paranın yapıştırıcı gücü ”diyoruz). Birçok yerde, sadece bir vakıf bunu yapabilir. Ayrıca, hayır kurumu dolarlarını, kamu dolarlarının ödeneğini değiştirmek için çekirdek sermaye olarak kullanıyoruz. ”
“California Community Vakfı‘nın başkanı ve CEO’su Antonia Hernández şöyle ekliyor: “Yaptığımız her şey, hükümetin, özel sektörün, hayırseverlerin ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların güven inşa etmek, sorunu tartışmak, sorunun ne olduğu konusunda bir anlaşmaya varmak ve daha sonra ele alınması gereken bir strateji oluşturmak için bir araya geldiği bir koalisyona bağlı.”
The McKnight Vakfı‘nın Başkanı Kate Wolford ise “Bizim için sektörlerarası işbirliği şu an hareketin olduğu yer,” diyor. Örnek olarak, Minneapolis ve St. Paul’u bağlayan yeni transit hattına bir çözüm olarak oluşturulan Central Corridor Funders Collaborative’i gösteriyor. İlk teklif edilen öneride, hattın yolu düşük gelirli mahalleleri neredeyse yok ediyordu. Yerel halk ateşli gösteriler düzenledi ve Central Corridor Funders Collaborative bu toplumsal protestoları toplumsal ilerlemeye yönlendirebildi. Kamu kurumları, ulusal hayırseverler, yerel fon sağlayıcılar, yerel topluluklar, sivil toplum kuruluşları ve iş koalisyonlarının çabaları koordine edilebildi. Farklı çalışma grupları, konut, ekonomik kalkınma, meslekler, parklar ve yerel kültür konuları ile uğraştı.
Böylece, Minneapolis ve St. Paul’de yüzlerce küçük ölçekli işletme yok olmaktan kurtarıldı, mevcut 1.000 hane korundu ve 3.600 düşük maliyetli konut inşa edildi. Yerel halk inşaat işleri için eğitildi ve işe alındı. Düşük gelirli topluluklar için, daha önce ABD Ulaşım Birimi’nin Maliyet Verimliliği İndeks’inde yer almayı başaramadığı için baypas edilen üç adet ek aktarma durağı eklendi. Ayrıca, maliyet verimliliğine ek olarak yerel erişimin ekonomik etkisini de göz önünde bulundurabilmek adına gelecekteki bütün transit projeler için federal politika değiştirildi.
Benzer bir şekilde, Houstan’daki evsizlere yardım etmek için toplum genelinde bir kampanya başlatıldı. The Houston Endowment’ın başkanı Ann Stern “Evsizlere hizmet sağlayan sistem çürümüştü,” diye aktarıyor. “Tedarikçileri birbirine bağlayan ortak bir veri platformunu benimseyerek ve sistemin nasıl çalıştığını gösterecek derecede bir şeffaflık yaratarak başladık. Neredeyse herkes bu girişime katıldı ve veri sistemini benimsedi. Bu sayede topluca veriye bakabilmemiz, anlamlı olan stratejiler çıkarmamız, çalışıp çalışmadıklarını görmemiz ve stratejileri geliştirmeye devam etmemiz mümkün hâle geldi. ”
Evsizlerle birlikte çalışan tüm örgütleri bir araya getirme sürecinde, Stern “Din temelli birkaç grubun şehrin dört bir yanında insanları beslediklerini öğrendik. Bu da gün boyu şehrin içinde bir yerden diğerine giderek ihtiyaç duydukları başka hizmetleri sunan yerlerden uzaklaşmalarına neden oluyordu,” diyor. “Benzer hizmetlerin çoğaldığını gördük, kurumlardan biri meseleyi idare etmekte gerçekten de çok iyi olduklarını fark etti ki bu sistemde epeyce ihtiyaç duyulan bir yardımdı, böylece yeterince iyi olmadıkları şeyleri yapmayı bıraktılar. Bu süreç boyunca birkaç sert tartışmamız oldu elbette, ama çoğu kurum öne çıkıp şu soruyu sorabildi: “Sistemin ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl en iyi şekilde katkıda bulunabiliriz?”
3. Anlatıyı Değiştirmek
Sistem değiştirmek, sistem içindeki bireylerin davranışlarını değiştirmek anlamına gelir. Bu da onların inançlarını ve tutumlarını, somut verilerden ve akademik çalışmalardan daha iyi anlamayı gerektirir. ABD’deki seçimleri yönlendiren ve yasama tartışmalarını yönlendirmeye devam eden anlatılar çoğu kez gerçekliğe aykırıdır. Yine de çoğu zaman davranışı etkileyen gerçeklikten ziyade anlatıdır.
Ford Vakfı’ndan Walker “Eşitsizliği yaratan en büyük etkenlerden biri, giderek büyüyen eşitsizliği doğrulayan ve haklı çıkaran kültürel anlatılardır,” diyor. “Merkezde bulunanlar, başkalarının neden toplumun sınırlarında olduğunu meşrulaştırmak üzere birçok anlatı kullanılıyor. Bu anlatılar devam ettiği sürece, davranışlar değişmeyecek ve ticari medya zaten kabul edilenleri yansıtacak. Anlatıları nasıl değiştireceğimizi henüz bilmiyoruz, ancak gücünü anlamaya başlıyoruz. ”
California Endowment’ın başkanı ve CEO’su Dr. Robert Ross, hikâye anlatımı konusunda hedefli ve stratejik olmanın, siyaseti yönlendirmeye veya sistemleri değiştirmeye yarayacak bir meseleyi çerçevelendirebileceğine işaret ediyor. Vakıf, siyahi genç kızların seks işçisi olarak çalıştırılmasını büyüyen bir sorun olarak tespit etmişti. Kızların en gencinin 12 yaşında olmasına rağmen, genelgeçer anlatı onları “çocuk fahişe” olarak nitelendiriyor, polis de düzenli olarak fuhuş nedeniyle tutuklamalar gerçekleştiriyordu. Vakıf, reşit olmayan bir çocuğun, yasal olarak cinsel ilişkiye rıza gösteremeyeceğini anlatabilmek için reklam panoları ve diğer medya araçlarını kullandı: “Çocuk fahişe diye bir şey yoktur.” Reşit olmayan kızlarla cinsel ilişkiye girmek, karşılığı ödenmiş olsa bile yine de tecavüz sayılır.
Vakıf aynı zamanda, ülke genelinde medya kurumlarında ve Associated Press’in kılavuzunda kullanılan “çocuk fahişe” deyişini yasaklamaya ikna etmek için Change.org üzerinden 15.000 imza topladı. Yeni bir anlatıdan bakmak, Los Angeles County Polis Merkezi’nin kızları tutuklamayı bırakarak onları sağlık hizmetlerine yönlendirmesini, bunun yerine onları işe alan erkekleri tutuklamaya başlamasını sağladı.
Halka sadece neyin mümkün olduğunu göstermek de anlatıyı değiştirebilir. Cleveland’daki çocuklar orantısız derecede yüksek düzeyde kurşun zehirlenmesine maruz kalmıştı. Ancak yerel halk bu durumun kaçınılmaz olduğuna inanıyordu. Görüşme yaptığım vakıflardan birkaçı tarafından fonlanan bir kurum olan Solutions Journalism, yerel gazeteyi diğer şehirlerin aynı sorunla daha başarılı bir şekilde nasıl mücadele ettiğine dair haber yapmaya teşvik etti. Anlatı, Cleveland’ın benzeri diğer şehirlerden daha kötü durumda olduğunu gösterecek şekilde değiştiğinde, devlet bölgeyi fonlamayı kesmekle tehdit etti ve belediye başkanı yerel sağlık departmanının başkanını görevden aldı. Çocukların daha fazla gözetimde tutulması, ev teftişlerinin artırılması ve çocuklu ailelere verilen ve hastalık bulaşmış kiralık evlerin kayıt altında tutulması gibi başka yerlerden alınıp uygulanan çözümler Cleveland’daki durumu hızla iyileştirdi.
Anlatı değişimi, vakıfların sıklıkla düşündüğü biçimde bir çözüm sunmaz, daha iyi bir okul performansı veya daha uygun fiyatlı konutlar gibi işe yarayacağı kesin sonuçlar sunan kanıtlara dayalı bir program değildir. Başkalarını farklı düşünmeye ve kendileri için çözümler bulmaya motive ederek daha temel bir düzeyde çalışır. Sistem değişimini benimseyen vakıflar, sorunların çözümlerini diğerlerine, özellikle de değiştirmek istenilen sistemin içinde yaşayanlara bırakmak konusunda çoğunlukla istekli görünürler.